25 Aralık 2014 Perşembe

Ona Aşıktım Çünkü Bana İhtiyacı Yoktu


Ona aşıktım çünkü bana ihtiyacı yoktu. Ne olursa olsun herşeyin karşısında güçlü ve dimdikti. Hiçbir şeyden korkmuyordu. Bende olmayan herşeye sahipti. Sahip olmak isteyip olamadığım herşey onda vardı ve bu yüzden ona hayrandım. Aşıktım. Özgürdü bir kere. Mantıklı ve kontrollüydü, yalnızlığa tahammülü vardı. Tek başına daha güçlü olabileceğine inanıyordu. Hayalleri değil hedefleri vardı.
Aşk kendinde olmayanı başkasında aramaktır derler. Bende zaten o misal aşık oldum. Bendeki eksikleri sendekilerle tamamlayıp bütünleşmek istedim. Çok yanlış bir adama aşık oldum. Sen benim eksiklerim değil olmaması gereken yanımdın. 
Hayran olduğum o korkusuz hayata dik duruş aslında düşüncesiz bir korkakmış. Tanıdıkça anladım ki sen sevilmemesi gereken tehlikeli bir adammışsın. Aslında sen çok zayıfmışsın. Bendeki bu korkusuz yürek sende yokmuş. Sende sadece duygusuz bencil bir akıl varmış. Tanıdıkça anladım, sen istesende sevemezmişsin. Sen kendinden çko başkasını düşünüp kollayamazmışsın. Aslında sen benim omzuna yatınca güvende hissedeceğim adam değilde paranoyak zavallı bir adammışsın. Sen hep korkup kaçarmışsın. Hiç bir zaman hiç bir şey umurunda olmazmış. Ardına bakmadan gidermişsin. Sen en çok kalbinin yerini unutanmışsın. Göründüğün gibi değilmişsin işte, kalıbının adamı değilmişsin. Yanlış adama aşık olmuşum ben. Zalim aşağılık bir adama aşık olmuşum. Yanlış kişiyi yüceltmişim gözümde. Yanlış adama hayran olmuşum. 
Çünkü sana aşıktım ve senin bana ihtiyacın yoktu. Çünkü sen bana aşık değildin. Eğer bana aşık olsaydın, eğer sende biraz birazcık o yürek olsaydı bana ihtiyacın olurdu. 
Seni seviyorum ama sana yazmak istemiyorum. Çünkü yoruldum , yalvarmayacağım, değmez. Sevme beni, İstesende sevemezsin. Dedim ya sende o yürek yok. Kendini sev sen ömür boyu. Kendine aşık kal. Yalnız mutlu mesutsun ya ömür boyu yalnız kal işte. Bende unutayım artık seni. Nasılsa sevmeyeceğini, yanlış kişi olduğunu artık biliyorum. İyice tanıdım seni. Büyü bozuldu. Artık sana hayran değilim. Evet senin bana ihtiyacın yok çünkü korkaksın. Değmez, senin gibi insanlar daima yalnız kalmaya mahkum bırakılmalı.

12 Aralık 2014 Cuma

Biraz Daha Kal


İçimdekilerle söylediklerim çok farklı. Yaptıklarımla yapmak istediklerim zaten apayrı. Dengesizde benim takıntılı olanda. Aslında ben bir çok kötü şeyim. İçim sevilmeyi hak eden tertemiz bir kadın, dışım ise her zorluğa karşı dik kalmaya çalışan bir lanet. Yapmak istediğim sadece sakin ve düzenli bir hayat yaşamak. Hani şu bildiğimiz anne sözü dinleyip adrenalinsiz ama sorunsuz yaşanan, elimizle ittiğimiz hayatlar gibi. Her bir anım pişmanlıkla dolu, üstelik bile bile yaptığım. Sadece biraz daha kal. Azıcık, ufacık, içi dolu bir bakış daha ver ömrüme. Biraz daha boynumdan öp. Sen olmayınca dağılıyorum. Sen olmayınca çirkef, karamsar ve öfke dolu hayatım beni içine çekiyor. Lütfen biraz daha dizimde uyu. Hiç bilmediğim güzel yönlerimi seninle keşfedeyim. Sen olmazsan yalnız ve güçlü gibi, her şey yolundaymış gibi davranırım. Kalpsiz birini oynarım. Çünkü gidersen içimde sana şiirler yazarken dışımda kan kusarım. Dön demek yerine senden uzaklara kaçarım. Dengesizim ben, aynı zamanda sana takıntılı. Sen yokken aklım bir karış sende, sen varken aklım bir karış havalarda. Sanırım ben haketmiyorum seni. Yada boşver zaten sende beni haketmiyorsun. Şu saçma hayatta beraber mutlu olamayacaksak beraber çamura batalım. Sen ol, hep ol benle ol. Bulantılarım sancılarım geçsin, elimi tut. Beni endişelerimden, saçma paranoyaklılarımdan, dengesizliklerimden, takıntılarımdan, siyahımdan, kendimden koru. Derinlerdeki masum kızı öp. Yeniden korktuğu bataklığa çıkart onu. Ben seninle hiç bir şeyden korkmam. Ne bataklıktan, ne okyanusun en dibinden. Sadece terketme beni. Sen olmazsan yanarım. Lütfen biraz daha dizinde uyuyup huzur bulayım. 

3 Aralık 2014 Çarşamba

Hayalci Filmci Aşklar Hep Yarım


Her şey güzelken birden aklına bir şey dank ediyor ve tüm moralin bozuluyor ya işte o iğrenç bir şey. Peki ya sence bu farkındalığın sebebi hayal dünyamızdan uyanış mı? Kendimize uydurduğumuz yalanları bilinçaltımızda sakladığımız gerçeklerin alt edişi mi? İnanıyor muyuz hala bir romanın iki aşık karakteri olup, her badireyi atlatıp finalde iki çocuklu bir kedili bir aile olacağımıza? Düzeleceğine daha beter oluyor her şey. Gidip bir aşk filminin karakterlerini kendimize örnek ediniyoruz. Kendi hayal dünyamızda kendi mutlu sonumuzu yazıp çiziyoruz. Sonra bir yerden patlak veriyor hikayemiz.Biz yinede inadına inadına üstüne gidiyoruz. Kabul, bir şeylerin üstüne gitmeden olmaz. Ama bazı şeyler imkansızdır işte, filmdir. Kendimizi kandırırız. Hayatın acı olduğunu unuturuz. O filmlerde bize ne olursa olsun 'hayallerinin peşinden koş mutlu olursun' diyorlar ve bunu farkında olmadan beynimize öyle güzel yerleştiriyorlar ki aptal aşık örneklerinin başımıza geleceğine inanıyoruz. 
Kim sevdiğiyle dört dörtlük aşk yaşamış? Peki yaşadığını varsayalım, kim dört dörtlük aşk yaşadığına dört yıldan fazla aşık kalmış? İşte bu yüzden olmuyorsa zorlamamak gerek. Aşkta anlaşabilmek önemlidir. Olmamışsa anlaşamamışızdır, anlaşamamışsak o iş zaten olmamalıymış. Aşk filmlerindeki abes mutlu sonlar hiç bir zaman son bulmayacağı için bizim aşk hırslarımızda, bir kaçana on gidişimiz, bir gelene on gelişimiz hiç bir zaman bitmeyecek. Hiç bir aşk 'hadi beni yine sev beni deli deli sev beni yine yine yeni yeni yine yeni yeniden seeev' şarkısındaki gibi baştan sararak aynı tadı vermiyor. Olacak olsaydı en başta olurdu. Hayal kurmak hayal dünyamızı belli bir yaştan sonra geliştirmediği gibi aksine bizi en dibe çekiyor.Bu yüzden hiç bir zaman gerçeklere bakamayacak, hayal kırıklığı yaşamaya doymayacağız. 

14 Kasım 2014 Cuma

Elveda Yarım Parçam Kalan Yarım


Ben gidiyorum sevdiceğim. 
Bir mektuba başka türlü nasıl başlanır bilemedim. Daha önce ne bu denli hüzün kokan bir mektup yazdım nede birini terk ettim. İkisi aynı anda olunca bir o kadar güçleşiyor durum. Sözlerime neyle başlasam bilemedim. Bir çok şeyi silip yeniden yazdım, aynı ilişkimizdeki gibi. Sonra aklıma ilk gelen cümle ile başlamam gerektiğini düşündüm. Ve ben gidiyorum sevdiceğim. Sebebi ise seni çok seviyor olmam. Çünkü sen artık beni sevmiyorsun ve seni sevdiğim için eski günlerin hatırına bana katlanıyorsun. Bana bu şekilde acımana göz yumamam. İstediğin şekilde özgürlüğüne ulaşabilirsin. Önündeki engel kalktı. Gidiyorum en sevdiğim. Sırf mutlu olabilmen için. Çünkü biliyorum, artık bir şeyler bitti ve bu şekilde devam edersek yıpranacağız. Nereye kadar seni seviyorum rolü yapabilirsin ki? İşte bu yüzden yine seni düşünerek gidiyorum. Çok düşündüm, çok ağladım ama seni öyle çok seviyorum ki egoist ve bencil biri olup yanımda kalmana müsaade edemedim. Seni seviyorum ve mutlu olmanı istiyorum. Belki bunları okuduğunda için parçalanacak seni ne kadar çok sevdiğim aklına dank edecek ve suçluluk duyacaksın. Suçluluk duyma sevdiğim ve seveceğim. Ben sana hakkımı son damlasına kadar helal ettim. Belki bunları okuduğunda içinden büyük bir yük kalkacak ve gidişimi kutlayacaksın. Onada eyvallah, ben sana hakkımı helal ettim.Dedim ya, sen nasıl mutlu olacaksan öyle olsun. Senden tek isteğim hayatın boyunca ilk günlerimizdeki gibi gülerken gözlerinle birlikte sıcacık gül. Ve pişman olup geç kaldığında dönme sevdiceğim. Çünkü ben bencillik yapıp yanımda kalmanı dilemedim. Sende bencillik yapıp bensiz mutlu olamayınca dönmek isteme. Büyük ihtimalle dönmek istediğinde ben yokluğuna alışmış olacağım. İnan çok düşündüm. Belki şu an beni hiç sevmedi ve kolayca bir mektupla çekip gitti diyorsun. İnan öyle değil. Çpk düşündüm, cesaret edemedim. Ama artık gözlerin donuk bakıyor. Mutsuz olmana daha fazla dayanamazdım. O yüzden önündeki engel olan beni çekiyorum sevgilim. Bundan sonra hayatına mutlu mesut devam et, arada bile aklına gelmeyeyim. Madem istemiyorsun beni o halde tamamen silip at. Ne halde olduğumu düşünme. Dedim ya, seni seviyorum ve sen mutluysan bende mutluyum. Bunları yazarken kendime hayret ediyorum, böyle masum aşklar hala varmış demek ki. İnan gözün arkada kalmayacak sevgilim. Çünkü ben gidiyorum ve sen ardımda kalıyorsun. Bu durumda ikimizde kazançlıyız. Sen rahat edebiliyorsun ben ise vazgeçtim diyebiliyorum. Marifetmiş gibi trajedimizden polyannacılık çıkartmaya çalışıyorum. Gözlerine bakmaya cesaretim yok. Bakarsam gidemem, o yüzden bu mektubu bir kez oku sonra yırtıp at. Defalarca okuyup kendini yıpratma sevdiceğim. Seni seviyorum yarım parçam, kalan yarım.
Elveda sevgilim.  

Geçmiş Bir Adamda Takılı Kaldım


Tabi kendimi öldürmek istemiyorum değil. Çünkü nefret ediyorum kendimden. Çünkü göz yaşı döküyorum. Tabi senin için değil senin yüzünden kendime yaşattıklarım için. Üstelik gözlerimin önünde yittim. Bu yüzden kendimi boğazlamak istiyorum. Her ağlayışımda hiç bir uğruna yaptıklarım aklıma geliyor. Nefes alamıyorum ve tırnaklarımı boğazıma geçiriyorum. Üstelik bunlar Allah'ın belası bir sen yüzünden oluyor. Tutamayacağın sözler verip korkaklığının arkasına sığınmasaydın keşke. Kendimden nefret edeceğim raddeye getirmeseydin beni keşke. Birazcık adam olsaydında yolun başındayken defolup gitseydin keşke. Elem Elem nereye kadar bu işkence? Öl artık içimde. Ben seni sevmeyi sevmiyorum, ben seni onca adiliğine rağmen istemeyi istemiyorum. Aniden içime düşen şu şeyden kurtulmak istiyorum. Geceleri uyuyabilmek istiyorum. Lütfen artık açık kapı bırakmadan tamamen gider misin. Çünkü ben o kadar geri zekalıyım ki biliyorum seni yine gelsen yine canım acıya acıya affederim. Ve bunu çok iyi biliyorsun sen. Bu yüzden bir gidip bir geliyorsun. Karşı koyamıyorum sana. İşte bu yüzden bileklerimi dikine kesmek istiyorum. Çünkü ben geçmiş bir adamda takılı kaldım. Yakmış, parçalamış, umursamamış, hayatımın ortasında bulunmuş, hayatına beni zoraki sokmuş. Becerememiş, korkakmış, çekip gitmiş. Giderken kendini acındırmış. Seversem yine terkedilirim demiş, yeniden güvenebilmem zaman alır demiş. Kendince çok haklıymış. Ardında bıraktığını hiç düşünmemiş. Arsında bıraktığının yaşlarının her bir damlasının hesabını vereceğini hesaba katmadan gitmiş. Terk edilirim diye korktuğunu söylerken terk edip ardındakine korktuğu şeyi yaşatmış. Egoistmiş, megolamanmış. Aslında sevilmeyi hiç haketmemiş. İşte bunları bile bile hala kalbimde yer edindiğin için lime lime etmek istiyorum kendimi. Sen yavaş yavaş yokluğunla beni öldürmeden ben kendimin sonunu yazmak istiyorum belkide. Çünkü biliyorum yaşarsam sana yenilirim. Dayanamam seni geri isterim. 

22 Ekim 2014 Çarşamba

Minik Bir Kadın


Bugünüde yarım bıraktım. Sevdiklerimi, sevenlerimi, yaptıklarımı, her şeyi yarım bıraktım. Geçmişimdede çok yolu yarılayıp yarım bıraktıklarım oldu. Eminim geleceğimde bu şekilde devam edecek. Hep avucumda bir şeyler eksik. Bazen geriye bakıyorum, terk ettiklerim, terk edildiklerim pişmanlılarıma nazaran sevinçlerim, hepsi eksik bırakılmış. Sebebi belki kader belki çaresizlik, bilmiyorum. Bir yerlerde sürekli kaybetmişim. Hep zorlamışım yıpranmışım. Hep yolda kalmışım. Bütün mümkünleri elimden kaçırmışım. Ben hep yarımmışım. Öldüm sanıp sürekli baştan başlamışım. Hatalarımdan hiç ders almamışım. Her sefer bir ilkmiş gibi yanmışım. Defalarca yarım kalmak zorunda bırakılmışım. Korkaklara aşık olmuşum. Küçücük yüreğimle debelenip durmuşum. Yarım kalıp yok olmuşum. Üstümdeki yorgunluktan arınıp ayağa kalkmışım. Yeniden varolmuşum. Hep aynı kısır döngü içindeymişim. Sonunda farketmişim.Ben her zaman ne kadar uğraşıp hırpalansamda bir şekilde yarım kalacakmışım. Çünkü ben hep olmayan şeyleri oldurmaya çalışıp olmayışlarında yarım kalan avuçları buz gibi minik bir kadınmışım. Yalnızmışım çaresizmişim. Kimsem yokmuş. Bir başınaymışım. Hep kendini üzüp üzüp 'annem haklıymış' diyenmişim. Ben çok umut besleyen, hayal dünyasında yaşayan pembeli minik bir kadınmışım. Sürekli kendisiyle çelişen, didişen kırmızıyla pembeyi aynı tonda seven tatlı, güçlü, minik bir kadınmışım. Çokda safmışım. Hep affedici, merhametli, çocuk yürekli, her şeye olumlu yaklaşan, merhametli, iyilik budalası, kedi gibi masum, minik bir kadınmışım. Yinede elimden tutan olmamış. Ellerim hep soğuk kalmış. Şuncacık boyumla ne işlere kalkışıp çamurlara batmışım. Aslında cesaretim yok derken ne cesur bir kadınmışım. Canım yandığında içimden ağlamışım, içimde fırtınalar koparmışım. Kendi bildiğimden daha fazla yarımmışım. Yarım yamalak eğri büğrü yalnız çaresiz minik bir kadınmışım. Ben bu saatten sonra ne yaparsam yapayım dağılan parçalarımı toparlayamazmışım. Minik avuçları, minik yüreği olan yarım bir kadınmışım. 

9 Ekim 2014 Perşembe

Ölmek Güzel mi Bilmiyorum


'Ölmek güzel mi bilmiyorum. Sadece çok istediğim bir şey. Şu an yaşadığım saçmalıklardan daha acısızdır elbet' dedim. Gülümsedi ve beni kollarının arasına alıp uyuttu. Uyuyamazdım öyle her yerde. Yerimi yadırgardım. Ama o gece uyudum. O kollar o gülümseme bana güven verdi. Her şey yolunda korkma seni hiç bırakmayacağım der gibi sarılmıştı bana. Sonraki aylarda ona daha çok güvenmemi sağladı. Hep yanımda oldu, yaralarımı sardı. Beni çok sevdi. Artık ölmek değil yaşamak istiyordum. Onun olmadığı bir an bile düşünemiyordum. 
Sonra bitiveriyor bazı şeyler ister istemez. Hem aşk bitiyor hemde duygular. Güvensiz paranoyak birine dönüşüyorsun bir kere. Bir daha sevemeyeceğine inanıyorsun. İlişkilerin uzatmaları değilde bitişinden sonraki zaman daha çok yıpratıyor. Anılar hayaller sevdalar bir türlü yakanı bırakmıyor. Seviyorsunda üstelik. Ve terk edilmişsin. Çokda yorgun düşmüşsün. Ne yapacağını bilmiyorum. Elinden bir şey gelmiyor. Unutacağım derken içindeki sevdayı değilde kendini yıpratıyorsun çoğu zaman. Bitti demekle bitmek tükenmek bilmiyor sevdalar. İçinden sökercesine, öldürürcesine ve hiç sevmemişcesine hırpalıyorsun şu kalbini. Sırf unuttum diyebilmek için yapmadığını bırakmıyorsun kendine. Sahi, unuttum demek gerçekten unutmak mı? Unuttum diyen gerçekten unutmuş oluyor mu ki? Unutmak yalan değil miydi? Bence aşk biterdi ama unutulmazdı. Kalbinin bir köşesinde yaşananlar hep sızlardı. Aşk kanamaya meyilli bir yaraydı. Çoğu zaman aşk pişmanlıkla terk edilişin ardından depreşirdi. 
Sana şimdi ''Ben sensiz hiç bir şey göremiyorum. Ayrılığıda vazgeçişinide göremiyorum. Hayatıma kattıkça katanım nerede? Bazı şeyler ister istemez bitmesin, yeniden başlasın istiyorum. Anlıyorsun ama anlamamış gibi davranıyorsun. Her seferinde canı yanan ben oluyorum. Beni sevmeyi neden beceremiyorsun? Halbuki ben sensiz sevdalı olmak değil seninle sevdalı olmak istiyorum. Kalbimin bir köşesinde sızlama gel beraber yokluğu sızlatalım istiyorum.'' demek istiyordum. Hemde çok fazla. Ama aşığım aptal değil. Gelmeyeceğini biliyorum boşu boşuna gururumu önüne sermek istemiyorum. Aşk hakkaten pişmanlığın ardından depreşirmiş. Pişmanlığımı kendi kendime yaratıyorum. Bu yüzden bana dönmeni istemiyorum. Evet ölmek güzel mi bilmiyorum, sadece şu an çok istediğim bir şey. Çünkü yaşadığım saçmalıklar kadar acı değildir. Ama bu bir kısır döngü. Canım yandı yaramı sardın. Senden önceki acımı unuttum. Şimdi yine canım yanıyor. Öyle alıştım ki. Artık yaramı saracak ve sonrasında o yarayı kendi elleriyle açacak aşağılık ve aciz birini hayatımda istemiyorum.

7 Ekim 2014 Salı

Gelişin Sevdirişin Sevişim Gidişin


Beni sevmesini isterdim. Sevemedi bu bence çok komik. Benim gibi birini sevemedi. Daha ne olmalıydı ki ? Komik olan diğer şeyse ben onu hala düşünürken o beni hiç düşünmüyor. Birden hayatıma girdi, içini açtı bana, birbirimize her dakika daha fazla bağlandık ve bir anda gitti. Severmiş gibi yaptı egosunu tatmin ettirdi ve gitti. Bense koca bir aptal olduğumla kaldım. Canı ne zaman ne isterse onu verdim. Kocaman kocaman sevgiler ilgiler aşklar verdim. O ise yalancı sevgisiyle kendine bağlayıp gitti. Ağırıma gidiyor o hayalleri kurup ortada bırakılmak, Şu megolaman hayatımda ilk defa kendimden çok bir şeye değer vermiştim o ise beni terk edip gitti. Allahın belası hayatımda ilk defa bir şeyi sonsuz sevebileceğime inanmıştım. Şimdi olmayışında yüreğime saplanan saplantılarla nasıl başa çıkabilirim bilmiyorum. Unutuyorum işte, çok komik değil mi gururlu egoist kimseyi önemsemeyen kız şimdi kendisini umursamayan bir adamı unutamıyor. Peki ya adam kadını neden sevmeyi beceremiyor ? Çok komik, egonu talan edene aşık oluyorsun şu hayatta. Ben sana, sen ona buna.  Ömrümü verebilirim sana yanı başında. Sen benden sıyrılmayı tercih ettin. İkimizede yaramayacak bir sonu seçtin. Sen sadece gitmedin aynı zamanda sesini, gülüşümü, hayallerimi, mutluluğumu, yaşama sebebimi, sol yanımdan alıp gittin. Sanırım nazar ettim ben bizi yada o gülüşlerini benimle mutlu olmanı her şeyi çok yanlış anladım. Sen sanırım beni sevmediğin halde sevmiş gibi anlattın. Dedim ya egonu tatmin ettirip çektin gittin. Ne arkadaş gibiydik ne sevgili Sonunda bunu fark ettin, saçma geldi sana ikilemde kalmak sende ömrünü seni seven birisiyle geçirmek yerine çekip gitmeyi tercih ettin. Sen gittin senin yüzünden bende benden gittim. Kalbimi aklımı aldın gittin sen benden geçtin bende senden geçerek gittim senide kalbimi de yitirdim. Ben şimdi ölüyüm ben şimdi çok sensizim. Çok mutsuzum hayatımın en sensiz dönemindeyim. Canım acıyor hayır yani benimde duygularım var bil diye söylüyorum.Gerçi sen seni ne kadar çok sevdiğimi bilerek gittin canımın acıyacağını göze aldın. Zaten umurunda olsa böyle olmazdı. Sen beni tamamen iterek gittin. Ben seni unutamadığım her gün bittim. Ben seni çok sevdim, sen bunu kullanarak yaralarını sarmaya çalıştın. Olan bana oldu, sen gittin. Daha çok anlatacaklarım vardı. Daha güzel olacağımız çok şey vardı. Daha kendime bile anlatamadığım çok şey vardı. Yarım kaldı hepsi bende kaldı. Aynı şeyleri sayıklamaktan vazgeçemiyorum bir türlü, aynı şeyler dönüp dolaşıp başa sarıyor. Hayatım senden ibaret. Gelişin sevdirişin sevişim gidişin.

18 Eylül 2014 Perşembe

Cehenneme Kadar Yolun Var Sevgili



Başından zevk aldığım her şeyin büyük bir hata olduğunu fark ettim. Bana yakışmayacağını bildiğim halde yaptığım çok hata oldu. Yaptığım hatalar beni o kadar yıprattıki  depresyona sürüklendim. Günü geldi kendimden nefret ettim. Dünyanın en olumsuz düşünen kendine kin ve öfke kusmaktan başka hiç bir şey yapmayan bir kadın oldum. Hiç bir zaman saygı duyulacak biri olmadığımı düşündüm. Şimdi sözlerimin düşüncelerimin hepsini geri alıyor ve kendimden özür diliyorum. Değerliyim ben, hemde bu düşüncelerin sebebi olmamı sağlayan adamdan daha değerliyim. Artık kimseyi kendimden çok sevmeyecek ve önemsemeyeceğim. Kızlar bir erkeğe güvenmek ister lafı tamamen yalan. Ben artık kimseye güvenemeyecek kadar çok güvendim zamanında o cinse. Hayatımda güvenecek biri olmadığında daha güçlü olacağıma eminim. Hayatımı başka birinin üzerini kurmadığımda tabiki daha güçlü olacağım. Kendimi yeniden sevmeye başlayacağım. En azından aşk acısı çekmediğimde hayat daha çekilir bir hal alıyor. Yani bundan sonra sevilmek istemeyenleri mal gibi sevmemenin yanı sıra sevilmek isteyenleride sevmeyeceğim. Tebrikler eskimişim, beni duygusuz bir hale bürüdün. Ama teşekkür ederim aklım başıma geldi. Aslında mükemmel falan olmadığını seni tamamen gözümde büyüttüğümü fark ettim. Senden tabi ki daha değerliyim. Bundan sonra kimsenin beni yüzüstü bırakmasına izin vermeyecek ve sevgi dilenmeyeceğim. Yalnız güçlüyüm, bu benim tercihim. Bağlanma olayını tamamen bir kenara bıraktım. İnsan terk edilmekten değil kendini terk etmekten korkmalı. Ben şimdi beni senden geri alıyorum ve bir daha kimseye vermiyorum. Benim yaşamım, benim tercihlerim ve benim yolum. Hayatımda bir daha ikinci şanslara keşke demelere ve acabalara yer yok. Bundan sonra geçmişime dair tek lafım; hayatım sahip olamayacağım şeylerle değil hayatım saçma sapan şeylere üzülmekle geçti. Ve sen artık eskiden tanıdığım birisin. Bana zarar veren herkesi çöplüğe attığım gibi senden o yerdesin. Artık aklımın tam ortasında falan değilsin. Tabiki senden daha yüceyim. Senden daha yetenekli, becerikli ve mükemmelim. Şunu bir kenara yaz, ileride mükemmel olmak için çok fazla çalıştığın halde hiç bir şey olamayacaksın ve ben doğuştan gelen özgürlüğümle her zaman senden onlarca adım ileride olacağım. Senden arındım ya aklım ancak başıma geldi. Sen bensiz bir hiçken ben seninle bir hiçmişim. İyi ki yoksun şimdi, iyi ki aklım yerine gelmiş. İyi ki aynı adama binlerce kez ölmekten vazgeçer olmuşum. İyi ki artık özgür ve güçlüyüm. Cehenneme kadar yolun var eskimişim.

13 Eylül 2014 Cumartesi

Böyle Kadın Eylülden Ne Anlar


Ayları Birbirine Karıştırmış Kadın Eylülden Ne Anlar? O sürekli uyur, hep uyur, arada uyanır kaybettiklerine ağlar, şişirir güzelim gözlerini yine uyur. Aylarını verdiği adam gidince bunalım bunalım günleri ayları varı yoğu birbirine katar. Günlerin geçmesi dilekleriyle sadece uyur. Eylül terk edilmiş kadın için iki anlama gelir. İlki yazını soğumaya bırakan bir kalp, ikincisi duygusuz bir kalp için sıradanlaşan bir ay. Canı yanan bir kadın kasımdaki aşkı, eylülü, yaz aşkını, bilmem nesini, kedilerin sevişken martını falan umursamaz. Canı yanan kadın gün geçer kendini bile umursamaz. Ojeleri soyulur, saçları yıpranır, gözleri şişer, uyur, uyur. Gerçekten canı yanan kadın sevdiği adama beddular etmez. Sadece kendine kızar, kendine acır. Zaman zamanı ardı ardına sıralarken kadın artık yeter der. Kalben istemesede mantıken boşverdim gelmişini geçmişini aşkını meşkini der. Kadın kendini kandırır. Çıkar kabuğundan eylüle karışır. Havası yüzüne çarptıkça aklı karışır. Geri adım atar kabuğuna çekilir. Bir kadını sevdiğinden başkası eski haline getiremez. Bir kadını onca acıdan sonra sevdiği bile eski haline getiremez. Kadın artık boşvermiştir, boşluğa bırakmıştır kendini. Alışmıştır yalnızlığa, bitkinliğe, güçlü güçlü numarası yapmalara. Böyle kadın eylülden ne anlar? Kalbindeki tüm varını yoğunu parçalayan kadın eylülü ne yapsın? Öyle kadın ancak terk edildiği adına şiirler yazsın. Zaten eylül sonbahar, aşk sonbahar, yorgun bitkin mutsuz hissettiren sonbahar. Zaten şiirleri en çok mutsuzlar yazar. Mutsuzluk bir sonbahar, sonbahar bir eylül, eylül bir aşk. İstemedende olsa düştük yine eylülün damarına. Aynı o adamı istemeden sevdiğimiz ve elimizde olmadan kaybettiğimiz gibi. O zaman eylülün terk edilen bir kadına yazdıracaklarını yazalım. Gökyüzü gri, kalbim gibi nahoş.
İstemeden bildim seni eylül
İstemeden bulundum sende
Ben başkaları gibi olamam adına güzel şeyler yazamam Eylül
Sen grisin, en güzel aydan bir sonraki kasvetsin
Sen benim için istemeden bulunduğum birisin
Sen benim için hiç sevmediğim birisin
Seni sevmeyi beceremem Eylül
Ben en çok senden terk edildim.

Sensiz Seninle


Sırf rahatça uyuyabileyim diye kendimi kandırarak yazdığım mutlu sonlar var. Çünkü biliyorum hiç bir zaman sevmeyeceksin. Uzun zaman önce bıraktım umut etmeyi. Zaten şu hayatta hiç bir zaman şanslı olamadım, mutlu olamadım. O yüzden biliyorum, bana gelmeyeceksin. Sevmeyeceğini bilmek ne yazık ki seni sevmekten vazgeçirmiyor. Olmayışında daha çok aşık oluyorum. İnsanız işte, elde edemediğimize kıymet veriyoruz. Öyle yada böyle seviyorum seni ve bir türlü unutamıyorum. Gelmiyorsunda. Bende kendime yalandan dolandan mutlu sonlar yazıyorum. Bir kaç dakikalığınada olsa kendimi kandırıyorum.  En azından uyuyabilene kadar. Bazen acaba neden sevmiyor diye sormuyorum değil. Sonra cevabı veremiyorum kendime. Gerçek cevap sende. Olmayınca olmuyor işte. Sevmeyince vazgeçilebilinse keşke. Hani nerede şimdi benim mutluluğum. Hiç mi mutlu olamayacağım ben? Hiç mi? Bir kez bile mi? Peki tamam teşekkürler. Gelmesin sevdiğim adam falan. Ben yalnızlığımla öleyim. Keşke yalnızlığımın dili olsa. Bu kadarda olmaz ki ama. Kendimi mahkum gibi hissediyorum onca kalabalığın ortasında. Belki bu Dünyanın en garip olayı. Mutululuğunda bir kişiye bağlı mutsuzluğunda, dengende dengesizliğinde. Sabah Dünyanın en güzel en şımarık kızı benim, kaybedecek hiç bir şeyim yok hepiniz bana aitsiniz havalarında geziyorum. Akşam olunca ise aşk sarhoşu, kendini dağıtmış, ağlamaklı bir kız. Ben seni çok sevmiştim be. Sen böyle gitmeyecektin. Yakıştı mı ardında dağınık birini bırakmak sana? Hemde kendi ellerinle dağıttığın. Yakıştı mı ha? Yakışmadı, bu sızlanışlarla sensizlikte bana yakışmadı. Sana görede ben sana yakışmadım. Hiç denemedin ki sevmeyi. Belki ben sana çok yakışırdım. Gözlerimin içine bakmayı kalbime sığınmayı hiç denemedin ki. Gözlerimde kaybolmayı hiç denemedin ki, dizlerimde uyumayı. Saçlarımı okşamayı bana sarılmayı hiç denemedin sen. Gerçi hiç dinlemeden gittin sen. Sonrasında ortada kaldım ben. Uyuyamadımda. Öylece kalakaldım. Sensizliğin bir yolunu bulurum elbet dedim bulamadım. Tek çareyi hayallerimde kaybolarak bir kaç dakika olsa mutlu olmakta buldum. Sensiz tamamen tam tamına ben olamadım. Sensiz seninle başa çıkamadım.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Ah Şu Aptal Prensler



Cadı prensese elma veriyor- prenses ısırıyor- uykuya dalıyor- prens gelip prensesi uyandırıyor- ve sonra mutlu son. Bazen elmamı ısırıp zehirlenen prens oluyor. Onu kurtarmak için prenses geliyor. Daha prenses öpemeden uyanıp korkup kaçıyor. Uyuyan prens olunca hikayeler mutlu sonla falan bitmiyor. Prensler cadının getirdiği elmayla zehirlendikten sonra her gördüğü dişiyi cadı sanıyor, prenseslerle cadıları ayırt edemiyor. Ama prensesler öyle mi?
Yani erkekler canları bir kez yandığında geri çekiliyorlar ve her kadını aynı kefeye koyuyorlar. Korkuyorlar ve sonunda yine üzüleceğim diye düşünüyorlar. Karşılarında onları gerçekten seven bir kadın olsa bile göremiyorlar. Bir çürük elma yüzünden tüm elmaları çöpe atıyorlar ve yarım elmalarını bulamıyorlar. Bazen kendilerini seven kadını kırıyorlar. Çocuk gibi oluyorlar hatalarını fark edemiyorlar. İlerde çok geç olduğunda anlayıp pişman oluyorlar. Kadınlar ise sonunda üzeleceklerini hissetseler bile içlerinde bir umut besleyip duygularına yeniliyorlar. Her seferinde şans verip aynı hataya düşüyorlar. Her seferinde ilkmiş gibi hissediyorlar. Sonunda aradıkları aşkı zor yada kolay buluyorlar. Bazen yaralı adamların yaralarını sarıyorlar bazen yaralı adamların yaralarını sarmaya çalışırken kovuluyorlar. Kadınlar hep duygularına karşı gelmeksizin kendilerinden çok seviyorlar. Erkekler ise ilk hayal kırıklıklarından sonra kaplarına sıkışıyorlar. 

5 Eylül 2014 Cuma

Kaybettik, Üzgünüm


Kaybettin üzgünüm, bir daha eşiğinden döndüğün o kapı sana asla açılmayacak. Ben sana asla bir şans vermeyeceğim. İstediğin zaman gidip gelebileceğin bir yüzsüz olmana izin vermeyeceğim. İstediğin zaman gidip gelmene itiraz edemeyen zayıf ve gurursuz bir kadın olmayacağım.
Kaybettin üzgünüm, sana aşık olmama izin vermeden korkup kaçtın. Sana en güzel benim aşık olacağımı bile bile gittin. Ellerimden kayıp beni aşk ile bağlanmak arasındaki çizgide bırakıp gittin. Ellerinden kayıp aklımın başıma gelmesini sağlayıp mutlu bir gelecekten uzaklara gittin. 
Kaybettin üzgünüm, asla unutamayacağım bir hata yaptın. Ben her şeyimle sana hazırken sen bana veda etmeyi tercih ettin. Umudumu boş yere ziyan ettin. Umudunu başka yerlerde harcayacak kadar aptal bir adam olmayı tercih ettin. 
Kaybettin üzgünüm çünkü kovuldun benden. İsteyerek yada istemeyerek sonuçta kovdum seni kalbimden. Üzgünüm, önce sen başlattın. Defalarca her pişman olacağında yüzüne vuracağım bir şey yaptın, gittin. Ben şimdi seni eskisi gibi sevemem. Sen şimdi eskisi gibi canının içine koyamazsın beni. Bu kararın aşk ile bağlanmak arasındaki çizgi gibi ortası yok. Bu kararda ya her şeyi bitirmek var ya affedip her bakışında kaçarken söylediklerini hatırlamak var. O yüzden bitirmek istiyorum her şeyi. 
Kaybettim üzgünüm, sevdiğim adamı ellerimle kaybettim. Bencil sevdiğimi beni daha fazla yıpratmasın diye kaybettim. Seni hiç bir zaman bilemedim, beni hiç bir zaman gerçekten sevemedin. Ben sadece şefkatli karşılıksız seven bir kadındım, sen ise beni yine kıracağını bildiğim bir adamdın. Her an dengesizliklerinden korktuğum bir adamdın. Gerçi ne fark eder ne kadar korksamda çok bağlandım. Ben korkmadım. Kaçtın benden, kaçtığın yerdede unutmuşsundur beni. İyi ki  varsın hep yanımda ol derken kendin gittin. Üzgünüm ben bu sözlerden sonra ihanet edene ikinci kez güvenemem. Beni kaybettin ama senden çok benim canım acıyor. Sen böyle şeyleri umursamazsın. Eğer umursayacak olsan korkmazdın. Ne olurdu her şey bambaşka olsaydı, elimi tutsaydın.
Hayaller zaten hayallerde kalır. Sevdiğini sandığım bitiremeyişlerimde kaldın. Kaybettik üzgünüm.

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Tuzak Bir Adam Kadın Bir Uzak


Bu hikayenin sonu nereye varacak? İpin bir ucunda tuzak bir adam diğer ucunda kadın bir uzak. 
Seçeneğin olsa yine sever miydin en yakınınken uzak ettiğin kadını? Ben her halukarda  severdim tuzağım olan bu heybetli adamı. Bu mecra çok sallantılı, yakar gibi geliyor bana. 2. bir şans saçma mı? Uzağın olana başka bir tuzak kurmak şu heybetli adama yakışır mı? Dağ gibi dimdik korkusuz sevdiğim kadınının canını bir kez daha yakar mı? Şu 2.şans diyorum, sence biraz muammada mı? Korkuyorum bir daha olmayışından, aldatıp gidişinden.
Bakın şu esip gürleyen sularıma neler yapmışsınız bayım. Yağmalamışsınız, talan edip gitmişsiniz. Yokuş aşağı yuvarlamışsınız. Siz beni öldürmüşsünüz bayım. Biliyorsunuz ve anlamak istemiyorsunuz, ölüler dirilemezler. Aslında şunca gururuma aldırma ne eksik ne fazla deliler gibi özledim. 
Ben korka korka aşık oldum, güvendim, elini tuttum. Ben korktuğum şeye inandım. Bırakacağını bildiğim bir adama umutla teslim oldum. Ben çok korktum, korkumun üzerine gittim ve daha çok sevdim. Sonra sen gittin. Senin korkuların aşkı yendi. Benim ise korkum aşkın ta kendisiydi. Ha birde umut var, o korkudan çok daha büyük. Eteklerini umut mu çaldı sevgilim? İkinci şansa gerçekten inancın var mı? 
Her şeyi birbirine karıştırmamı unut. Ben senin gibi aklımdan atıp gitmem 2. bir şans dilemem. Ben gideceğim zaman kalbimden atıp giderim. Benim en büyük hatam utancımdan gözlerine bakamayıp sözlerine aldanmak oldu.  Sana edebiyat parçalamayacağım. Senin anladığın dil çok başka. Kendine iyi bakma. Hayatında bensiz ağlayışlar. Berbat günler. Edebiyatından öperim. 

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Ölüm Bile Umut Kokuyor Yokluğunda


Bu sefer geleceğimden yazıyorum. Çok sonra yarın sen bugün ki gibi yanımda olmayacaksın ve ben dün ki gibi yarındada seni seviyor olacağım. Senden çok sonra bile hayatımda aşık olduğum bir adam olmayacak. Sen benim son aşık olduğum adam olarak kalacaksın. İçimde hep bir boşluk olacak. Yokluğuna alıştığımda boşluğumun senin yüzünden oluştuğunu unutacağım ve unuttuğum için dolduramayacağım. Mutlu olduğum bir an gözlerim dalacak yada gözlerim dolacak ve sebebinin sen olduğu aklıma bile gelmeyecek. Ama sen hep içimdeki son aşık olduğum adam olarak kalacaksın. Belki bir gün aniden aklıma düşeceksin ve seni arayacağım. Sen beni, o hayranı olduğun sesi hatırlamayacaksın ve canım yanacak. Yıllar geçmiş olsada sırf  beni unuttuğun için ilk terk edildiğim gün ki gibi canım yanacak. Yaram açılacak, her şey başa dönecek. Ben senin yüzünden hiç mutlu olamayacağım. Kimseyi seni sevdiğim gibi sevemeyeceğim. Biliyor musun seni başka adamlarda yaşamaya çalışıp kalbimin içine ettim. Önce sen yıktın koskoca beni, sonra toparlamaya çalışırken ben daha beter ettim. Sonra aşktan bir haber kalbimin nerede olduğunu unutmuş birine döndüm. Yıllarca içimde bir yük taşıdım. Söylesene boşluktan yük olur mu? Boşluk günden güne büyür mü? Neyse işte gidenim ben bugün gelecekten yazıyorum. Gittin sen değil çoktan gitmişsin sen diyorum. Yıllar sonra karşıma çıkmandan çok korkuyorum. Yıllar sonra seni unutmuş bir halde görürsem benim halim ne olur? Bir kez daha yıkılmaktan çok korkuyorum. Ben seni çok özlüyorum. Gün geçtikçe sesini unutuyor olmaktan çok korkuyorum. O hayranı olduğum sesi nasıl unuturum? Ben sensiz nasıl olurum? Bir gün çok geç olduğunda karşıma çıkmandan çok korkuyorum. Çünkü ben gittikçe duygusuz bir kadına dönüşüyorum. Aşkın özlemin ve yokluğun gün geçtikçe içimdeki boşluğu büyütüyor ve beni içine sürüklüyor. Ölürüm demek bunların yanında az kalıyor. Ha birde ilerde karşıma çıkmandan daha çok korktuğum bir şey var. Bu amaçsız hayatımın beni intihara sürüklemesinden korkuyorum. Çünkü ben hayatım boyunca senin olmadığın her dakika mutsuz bir kadın olacağım. Senin aramadığın yazmadığın her dakika mutsuz olacağım. Sanırım ben gelecekten yazamayacağım çünkü o günleri göremeyeceğim. Sanırım ben daha fazla bu yüklerin altında ezilemeyeceğim. Ben sensizlikle savaşamayacağım. Sanırım ben daha fazla dayanamayacağım. Sanırım biraz daha dönmezsen ben yok olacağım. Halim çok beter sevdiğim adam. Ölüm bile umut kokuyor yokluğunda.

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Canım Demiştin, Neden Gittin?


Moralim bozuktu, anlatacaklarım vardı ama sen yoktun. Gerçi moralimin bozuk olmasının sebebide yokluğundu. Seni sana anlatabilsem yinede anlattıklarımı anlayıp pişman olmazdın. Gerçi sen olsaydın anlatacak derdim sıkıntım kalmazdı. Yanımda olsaydın hiç bir şeyden şikayet etmez halime şükrederdim. Bana bakan gözlerinin, dokunan ellerinin kıymetini bilirdim. Yokluğun çok büyük, hani anlatılmaz yaşanır derler ya işte öyle bir şey. Seni çok istiyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Bu nasıl bir çaresizliktir bilemezsin. Canım demiştin bana. Peki o zaman neden gittin? Gözlerinin önünde o kadar ağladımda neden bir çaresini bulamadın? Sadece gittin. Korktun, kaçtın, beni dinlemedin. Çok erkek tanıdım hepsini toplasan bir adam etmez , hepsinin ihanetlerini toplasam roman yazarım diyorum ama her seferinde ilkmiş gibi kanıyorum. Sen benim için son oldun. Sanada ilkmiş gibi kandım ama sen ihanet ederek gitmedin. Kalbimi alarak gittin. Ve benim yanan canımı anlatabileceğim bir sen bile yok. Bir tek yastığım var. Ağlarken sarıldığım, başımı koyup hayallere daldığım, seni düşündüğüm bembeyaz bir yastığım. Şöyle bir düşünüyorumda yastığım benim en yakın arkadaşım. Sevincimde onda gözyaşlarımda. Seni ağlayarak anlattığımda o, beni senin gibi terk etmeyende. O kadar kötü şeyi dinlemesine rağmen bembeyaz. Keşke bende onun gibi kalabilsem. Beni öyle yıprattınki çöp bile almaz artık içimi. Neler çekiyorum bir bilsen. Bir gelsende anlatsam. Kim bilir belkide anlatamam. Geldiğin an her şeyi unuturum. Tüm çektiklerim gözlerine baktığım an silinir gider. Yada anlatırım her şeyi, vicdan azabından erirsin. Hangisini tercih edersin? Doğru ya sana bir şey olmaz. Anlattıklarım bir kulağından girer öbüründen çıkar. Unutmuşum, sevmiyordun ki sen beni. Sevmiyordun, sevmiyorsun, sevmeyeceksin. Madem durum böyle neden canım dedin bana? Neden o herkesin ağzına lepiska olmuş kelimeye yeniden anlam yükledin? Neden kendini bu kadar sevdirdin? Sen benim aynam olmuştun. Sana her baktığımda kendimi görüyordum. Her cümlende ben vardım. Her gün daha fazla bağlandım. Sonra senanlamsızca gittin, canımın yandığıyla kaldım. Senle ne kadar mutlu olduysam senlede o kadar berbatım. Anlamazsın hiç düşünme. Gerçi sen beni çoktan unutmuşsundur. Ben kendi kendime büyütüyorumdur. Ah bir kez gelmen için neler vermezdim. Bir anlatabilsem sana sensizliğimi, sen bile dayanamaz yeniden severdin. Ben aptalım bilirsin, hiç bir şey olmamış gibi affederim. O kırılan kalp benim değilmiş gibi, ilk gün ki gibi seni çok sever çok mutlu ederim.

18 Temmuz 2014 Cuma

Dönmediğin İçin Kızgınım


Artık senin için dua etmiyorum, pes ettim. İstediğin kadar uzağa gidebilirsin. Umrumda bile değil. Hala kendimi berbat ve boşlukta hissediyorum ama sebebini bilmediğim bir şekilde istemiyorum seni. Nasıl olduda aklım başıma geldi bende bilmiyorum. İşin garibide seni istemememe rağmen hala düzelmedim. Hala berbat haldeyim. Sanırım dönmeni umut etmeyi bıraktığım gün kendimdende umudu kestim. Annem büyüdükçe olgunlaşacağımı her şeyi kafama takmayacağımı söylüyor.  Her gün ağlayan bir kızı tercih kalpsiz birine tercih ederim. Çünkü anneler her zaman haklıdır.  Ben gün geçtikçe duygusuz birine dönüşüyorum ve buna garip bir şekilde olgunlaşmak deniyor. Saf, masum, çocuk kalpli kalmayı yeğlerdim. Maalefes her şey istediğimiz gibi gitmiyor. İstemedende olsa seni geride bırakıyorum. İlerisi için pek bir umudum yok. Kimsenin beni sevemeyeceğine ve kimseyi sevemeyeceğimi düşünüyorum. Çünkü hep aptal huyları olan bir kızdım. Beni seven insanları hep göz ardı ederdim. Sevdiğim insanlarıda hep çok severdim. Her zaman en çok ben sevmeliymişim gibi hissederdim. En çok ben sevincede en az ben sevilmiş olurdum. Bu yüzden hep terk edilen ben oldum. Beni sevenle olmayı bir türlü beceremedim. Çünkü bu mantıklı bir hareket olurdu, benimle uzaktan yakından alakası olmayan bir davranış olurdu. Hayatım boyunca iki şeyden korktum. Biri annem gibi bir anne olamamak diğeri ise babamın annemi sevdiği gibi beni sevecek bir adamın hayatıma girmemesi. Büyüdükçe anladım ki beni hiç bir zaman çok sevecek biri olmayacak. Ben hiç bir zaman annem gibi sevilemeyeceğim. Mutlu bir ailem olmayacak. Ya beni seveni sevemeyeceğim yada beni seveni daha fazla sevip üzüleceğim. Büyüdükçe olgunlaşacağım ama asla dengeli olmayı öğrenemeyeceğim. O yüzden keşke dönsen, beni eskisi gibi sevebilsen. En çok senin yanında mutluydum ben. Hayal kurmayı sevmediğim halde en çok seninle hayal kurmuştum ben. İlk defa geleceğimi bir adamın üstüne kurmuştum. Dön diyorum, seni seviyorum ama garip bir şekilde istemiyorum seni. Belkide kızgın olduğum içindir. Belkide dönmediğin için kızgınımdır, yada dönsen bile yaptıklarını affedemeyeceğim için kızgınımdır. Seni seviyorum ama affettirebileceksen dön. Bir daha canımı yakmayacağına söz vereceksen dön. Seni seviyorum. 

Neye Göre Unutmak?


Elimde olmayan sebeplerden dolayı özlüyorum seni.Bu nefes alamamaya benziyor. Nefesim tamamen kesilsin istiyorum ama cesaret edemiyorum. Yani seni unutmak istiyorum ama cesaret edemiyorum. Seni unutmak demek güneşe aya yıldızlara marsa jüpitere kısaca tüm evrene küsmek demek. Seni unutmak nefesimin kesilmesi ihtimalinden bin beter. Ömür boyu zar zor nefes almaya çalışmak çok beter. Bu durumda ömür boyu sakat ve yatalak kalıp acı içinde yaşamak mı yoksa ölmek mi daha kolay sorusunun cevabı sen oluyorsun. Seni benzetebileceğim onlarca şey varken sen olmamayı seçiyorsun ve ben yokluğunu kıytırık şeylere benzetiyorum. Ah şimdi olan önüne neler neler sererdim. Unutmak ucu belirsiz bir kavram. Unutmak çok çaba gerektiren bir olay. Ben seni ne yapar ne eder unuturum, bir zaman sonra karşıma çıkarsın her şey başa döner. Unutmak tamamen palavra. Unutacağım demek kendime söylediğim en büyük yalan. Unutmak en zor ve en imkansız. Bağlanmak ne kadar kolaysa unutmak o kadar zor. Neye göre kime göre unutmak? Kadere mi bağlı yoksa kadere yapılan bir isyan mı? Ara sıra canım deyişin geliyor aklıma, sesin çınlıyor kulağımda. Söylesene nasıl unuturum. Yeni bir sayfa açıp nasıl her şey yolundaymış gibi yaşarım? İçim acıyor benim. O kelimeden nefret ede ede sayıklıyorum 'Ben bu adamı unutacağım yoksa hayatıma devam edemem'. Kendi kendime ne anlatıyorum ben böyle. Neden bu imkansızın çabasını vermek. Unutmak diye bir şey yok nokta. Unutmak yok ama alışmak var. Yerini başkasının doldurmasına izin vermek ve aklıma gelsen bile ister istemez canımın eskisi gibi acımaması diye bir şey var. Unutmak yok rafa kaldırmak var. Rafa kaldırmak yeniden birine karşı heyecanlanana kadar yok. Yerini dolduracak biri elbet gelir ama unutmak imkansız işte, kahretsin.

17 Temmuz 2014 Perşembe

Aklı Olmayanın Fikri


Satanist olmayıp gothic takılan insanlar gibiyim. Dışarıya zararım yok, yediğim her halt kendime. İçimi kemiriyorum. Dışarıdan ilgi çeken tehlikeli bir sevimlilik, içten ise vahşet. İçim yırtılmış fileli çoraplar gibi. Orada bin bir ruh dolanıyor. Her gün başka bir beni öldürüyorum.  Ruhum bölünüyor. American horror storynin birinci sezonundaki evin bodrum katından farkım yok. Sahi, içimde kaç ölü, kaç hayal kırıklığı barındırıyorum? Bileklerini sağdan sola kesen ergenler gibiyim. Dikey kesersem ölürüm, biliyorum. Ama ben ölmek istemiyorum, dikkat çekmeyede çalışmıyorum. Sadece sebebini bilmediğim bir şey için kendimi cezalandırıyorum. İçimde bir boşluk var. Sanırım orası öldürdüğüm benlerin yarattığı boşluk, sanırım orası artık mezar. Başlarda bu durumlarımdan bir kaç arkadaşıma bahsettim. Hani derler ya içini dök rahatla, derdini anlatmayan derman bulamaz falan. Hepsi yalan fasa fiso laflar. Derdini anlatırsan daha çok büyür, içinden çıkılmaz bir hal alır. Büyür derken der büyümez, dert gözünde büyür. Hele ki delirmeye meyilli güçsüz biriysen kendi kendinin uyku düzenini bozar, odalara kapatırsın. Akıl hassastır, savunmasızdır hemen incinir. Mesela birini çok sever çok bağlanırsın, gün gelir gider ve canın çok yanar. Aslında o çoktan gitmiştir canını yakamaz. Sen içinde kalmış parçasıyla paranoyaklaşırsın, kendine eziyet edersin. İnsan insana hiç bir şey yapmaz, insan ne yapıyorsa kendi kendine yapar. Her şey kendi kafamızda biter. Başkalarından gelenleri aklımız işine gelirse içine alır. Biz kendi kendimize acı çektiririz. Çünkü akıl ve kalp ne kadar zıt kutuplar olsalarda bir zaman sonra birbirlerine uyarlar. Çünkü akıl içine ne sokmak istersen onu algılar. Kalbinin çektiği sancıları sokmak istersen onları algılar. Acı çekmek istiyorsan acıyı önüne serer. Genelde hep acıdan şikayetçiyiz. peki ya o acı kimden kaynaklı? Kendiliğinden mi ortaya çıkıyor? Aklımız bize oyunlar oynamıyor, biz aklımıza oyunlar oynuyoruz. Her şeyi kendimize biz yapıyoruz. Her şeyi dert edinerek kafamızı biz karıştırıyoruz. Çok düşünmekten deliriyoruz. Mutlu olmak istesekde bunu aklımıza sokamıyoruz. Çünkü yüzyıllardır insan böyle birşey, yoktan var eder ve kuruntuludur. Mükemmeli ister, elindekiyle yetinemez. Her şeyi tüketir ve sonunda içi karanlık bir bedenle amaçsızca ortada kalır. Ve şimdi bir başka çelişki daha. Madem ben yaşadığım her şeyin cevabını verebiliyorum, herşeyin farkındayım. O zaman neden hala bu tuhaf boşluğun ortasındayım? 

I Really Don't Need You Beybisi


Sana içimi açtım. Açmaklada kalmadım içimi döktüm. Sense zaaflarımdan yararlandın. Ben senin tanıdığın kadar değildim. Sen benim anlattığım kadar beni tanıdın. Hoş ne fark eder sana olan zaaflarım her şekilde bitirdi beni. Giderken eline verdiğim tüm silahları kullanarak gittin. Sözlerinle canımı çok yaktın. Sen gittiğinden beri sinirlerime hakim olamıyorum. Sakin olmaya çalıştıkça zapt edilmez bir hal alıyorum. Sanırım evren mesajımı yanlış algılıyor. Unutup hayatıma eskisi gibi devam etmeye çalıştıkça seni gözüme gözüme sokuyor. Evrenide Allah kahretsin. Sakin olmak istiyorum ben. Bu yaşta sinir ilaçlarına başlamak istemiyorum. Hayatımın senin yüzünden ellerimde yok olmasını izlemek istemiyorum.
Artık arabesk takılmayı bırakıp cool bir şeyler yazmak lazım. Senden uzak durmak, seni yazmamak falan lazım. Benden tamamen sıyrılman lazım. Umurumda olmaman lazım. Ben senin umurunda değilsem sende benim umurumun yakınlarına bile uğrama. İnsan bir süre sonra çok düşünmekten şalterleri yakıp, Yıldız Tilbe'ye dönüyor. İster istemez güzel saçmalıyor. Aşk insana neler neler yaptırıyor. Aşk acısı çeken kadınlar acıyı çekerken kuğul, acıyı atlattıktan sonra cool oluyor. Kalpsiz kadınlar daha bir tutuluyor. Kalpsiz kadınların aslında en duygusal kadınlar olduğunu kimse görmüyor. Bence bana kuğulluk coolluk falan değil en çok gecenin dördünde 'Allahım ne olur dönsün' iki dakika sonra 'ölsün' diye dua etmek çok yakışıyor. Umutlarımın getirdiği azme hayranım. Umutlarımın bir türlü getiremediği sanada hayranım. Niran ablamızın dediği gibi 'hayranım kaşına gözüne maşallah, razıyım çilene derdine dırırım' Sonuçta aza razı olmayan çoğu bulamazmış. Derler. Onlar ne derse desinler, ben çoğu istemiyorum seni istiyorum. Sonra birde hepsi grubu vardı 'Seni sildim telefon rehberimden, adının üstüne hep karaladım yüzünü görmekten çok sıkıldım' diyordu. İnşallah o günlerde gelecek canım. Sabırla unutmayı bekliyoruz. Ne olacak şu şarkı benzetmelerim. Benzettiğimde şarkı olsa. Gerçi sana en çok hepsi yakışır. Her neyse biz olaya geri dönelim. Sen bir git pir git. Gidişin olsun dönüşün olmasın. Sağlıcakla selametle falan kalma. Sadece git, uza ikile. Benden uzak şeytana yakın ol. Şeytan derken silikon dudaklı, çakma sarışınları kastetmiyorum. Bayağı bildiğimiz cehenneme odun ol. Benim kalasım kütüğüm odunum olamadın demek sana cehennemde odun olmak kısmetmiş. Aklımı ve kalbimi çakma kuğulluğuyla yalnız bırak. Son olarak I really don't need you beybisi.

8 Temmuz 2014 Salı

Akıllı Ruh Hastasından Bay Beyinsize


Gözlerimi kapattım, bir iki üç. E hani geçmedi, geçmiyor. Kalbimdeki sızının geçmesi için koyunları çitten mi atlatmalıyım? Yok sanırım o başka bir şeydi. Her neyse, sorunumuz gidenin ardından bir çeşme dolusu ağlamak. Keşke sevmiyor sevmedi sevmeyecek bitti gitti nokta demek kadar kolay olsa ama olmuyor işte akılda bin bir soru dolanıyor. Sevdi mi acaba? Tam olarak ne yetmedi? Sorun bende miydi? Bla bla bla.. Aylarımızı verdiğimiz, aşık olduğumuz adam gidiyor binlerce soruyla bizi bir başımıza bırakıyor ve ruh hastası olduğumuzla kalıyoruz. Aslında soruların cevabı basit, çok sevdik karşı tarafı sevilmek fazla geldi bir tarafı yemedi yol yakınken bana müsaade dedi ve gitti. Olay bir bakıma şöyle oldu; 'ee daha karpuz kesecektik?', 'yok canım sen o karpuzu al ardımda bıraktığım soruları çözmeye çalışırken yandan yandan yersin'. Sonuç olarak karpuz elde kalakaldık, çok sevdiğimiz hıyarımız tarafından terk edildik. Ah şimdi olsa kütür kütür yenirdi. Hıyarlarda görüldüğü gibi eskisi gibi değil ki hepsi hormonlu. Organiği bize göre çok uzaklarda. E o zaman Allah belanı versin sevgilim. Çünkü burada hormonlu hıyar sen olmuş oluyorsun. Peki ben çok mu akıllı? Hayır değilim. Ben çok akıllı bir ruh hastasıyım. Şu an seni bulup katur kutur çiğnemek sonra kafana bir karpuz geçirmek  daha sonrada koyun sürümün önüne atmak istiyorum. Çitlerin değil senin üzerinden atlasınlar, ezsinler seni, öl bit geber. Taladronun dediği gibi 'sana dünya dolusu bir hırsım var' Seni sevdiğim beklediğim falan yok aklımdan geçen çin işkenceleri öfkemden. Tüm öfkem aşkı yuttu. Zerre kadar umurumda değilsin ama hayallerimde ağzını burnunu kırmaktan zevk almıyorum değil.  Gözlerimin altındaki morlukların hesabını sormayacağımı mı sanıyorsun? Gerçekten çok komiksin. Seni değilde sorularımın cevabını istiyorum. Biliyorsun ben dibine kadar takıntılı bir kızım. Küçük şeylere cevap alamayınca onları büyütür içinden çıkılamayacak vaziyete sokarım. Bak bir terk ettin neler oldu. Kanatsız meleğini şeytana çevirdin. Sözlerim aklımın ıspatı. Yapmak istediklerim yapacaklarımın sadece bir kısmı.En yakınımken artık en uzağımsın. Sayı saymakta artık sakinleşmeye yaramıyor. Bence ruh hastaları herkesten daha zeki ve akıllı. Ayrıca delilik üzerimde çok seksi duruyor. Dengesizlik üzerime cuk diye oturuyor. Seni kaybettim yeni bir ben buldum. En tatlı çatlakta benim. Ne kadar dengesiz olsanda elime su dökemezsin. O karpuzu kafana geçirip tatlı burnunu kırmak istiyorum. Aklında bulunsun, ben öldürmeden ölme. Eğer ben öldürmeden ölürsen buna cidden ağlarım. Parmaklarımı gözlerinde görmek istiyorum. Ha birde aklıma geldi, biz çok aşıktık dimi ruh ikizim yarım elmam bay beyinsiz? Neyse boşver, akıllı ruh hastasından bay beyinsize kurtlu sevgiler.. 

Seviyorsam Seviyorumdur


Seviyorsam seviyorumdur, aşıksam aşığımdır. Sırf beni kaybetmekten korkasın diye saçma sapan ihtiras oyunları oynayamam. Gurur yapmam. Hep seni düşünürüm, iyiliğini isterim, kıskanırım, çok severim, yanındayken bile özlerim. Belki sevgimle bunaltırım ama asla sevgimi gizleyemem. Ve ben böyle çok severken sen değerimi bilmek yerine defolup gidemezsin. Madem ben çok sevdim sen defolup gitmek yerine şükretmelisin. Kendinden çok seni sevip düşünen birini böyle terk edemezsin. Eğer birinin peşinden koşup acı çekerek aşkını yaşamak istiyorsan kusura bakma ama o kişi ben olamam. Sevdiğim birini asla süründüremem. Kıyamam ki bir kere. Zaten birine kendimi kaptırdığımda tam bir aptal aşık oluyorum. Söyledim işte seviyorsam seviyorumdur ötesi yok. Gizleyemem, nazlanamam hemen yelkenleri suya indiririm. Ama fark etmez değil mi? Sen her türlü gidersin. Seni bir kere bile üzmemiş olmama rağmen, hep üzerine titremiş olmama rağmen gidersin. Ya mükemmel davrandığım için gidersin yada seni çok sevdiğim için bunalıp gidersin. Sen her türlü korkup kaçarsın. Seni mutlu eden biriyle olmaya cesaretin yok. Çünkü sen mükemmel değilsin, sen sadece benim gözümde mükemmelsin. Bazı şeyleri yaşatmaya cesaretin yok. Ama dediğim gibi beni sev diye canını yakamam. Beni aklına kazı diye peşimden köpek gibi süründüremem. Sırf bana tapman için dandik kılıklara giremem. Aşıksam aşığımdır ve gitmek istemen senin kaybın olacaktır. Dünyasını sana adamış birini sevmemek tamamen senin aptallığındır. 

23 Haziran 2014 Pazartesi

Küflü Çarşaflar


Bir kalbini kustursan kaç kadın çıkar? Soruyorum sana, ciddiyim. Geç oldu ama cevap istiyorum. Sorum okunduğu kadar basit değil. Hayatına benden önce kaç kadın girdi diye sormuyorum, sende biliyorsun. Ben kaç kadının daha intiharı olduğunu soruyorum. Ben kaç kadının daha intiharı olduğunu soruyorum. Kaç Kaç kadının daha kalbini kör zindanlarına tutsak ettin? Kaç kadının kalbinin zinciri oldun? Neden böylesin? Sevmekten korkuyor ve kendini sevdiriyorsun. Hesapların, matematiğin, gözlerin, sözlerin her bir şeyin yanlış. Sen yanlışlardan yaratılmışsın. Sevilmeyi hak etmediği halde sevilmekten bunaltılmışsın. Sevginin seveninin değerini bilememişsin. Soruyorum sana, kaç kadına seni sonra ararım deyip geri döndün? Hangi birine sonumsun deyip zilyonuncu kadının kollarına koştun? Senin için çarşaflar değişince her şey biter. Peki ya kadın için? Kadının tenine sinmiş kokun için ne diyeceksin? Kadınlar unutamaz. Çarşaf değişmek kadar kolay değil unutmak. Kadınlar duygusal canım erkek gibi bencil değil. Her kadın adam olanı bulamıyor, genelde sen ve senin gibilere denk geliyor. Ne istediğini bilmeyen, maskeli, iki günlük ilgi budalası beyler kadınların aklını bulandırıyor. Onlar senin gibi geliyor, aşık ediyor, gidiyor ve kadını son gecenin zindanlarında tutsak ediyor. Kadın için bir ten kokusu aşık etmeye yetiyor. Erkek için çarşaf değişiyor yeni bir kadın geliyor. Kadın unutamıyor, erkek unutuyor, kadın unutamayışında deliriyor. Deliriyoruz. Deliriyorum. Kendime yediremiyorum. Kendime yakıştıramıyorum. Kendime kızıyorum. 'Nasıl olurda sana aldanırım' deyip kendime aptal damgası yapıştırıyorum. Teninin odalarında zincirlere vuruluyorum. Günü geliyor özgür kalmak istiyorum. Unutmak değil, özgür kalmak. Balkonlarından acıya atlıyorum. Sen tabi o sırada başka tenlerdesin. Umrunda değilim. Kızıyorum kendime, çok kızıyorum. Hatta nefret ediyorum. İç dünyamda savaşlar veriyorum. 'Farkı yoktu ki, neyine aldandım, Allah belamı versin, aptalım ben' gibi sesler içimde yankılanıyor. Sen yoktan unutmuşken ben hala unutamıyorum. Balkonlarından atlıyorum, zincirler tutuyor. Tamamen özgür kalamıyorum, ölüp ölüp diriliyorum. İlk değildim, sonda olamadım. Senin gibi erkekler için son diye bir kavram yok zaten. 'Son' kavramı adam olana yakışır. Bu acıyı çeken tek kadın değilim. Sadece ardından ölen binlerce kadından biriyim. Sen ardında yaralı kalpler bırakmadın ki, sen ardında bir mezar bıraktın. Çarşaflarına sarılmış binlerce küflü kalp. Binlerce kadının kalbinin cesedi. Gülüşünle aklımızı çeldirdiğimiz için özür dileriz. Allah kahretmesin bizi, aptal olduğumuz için özür dileriz. Hani çok sevip giderken 'ben sana kendini kaptırma demiştim' dedin ya, kaptırdığımız içinde özür dileriz. Sonuçta kaptırma demiştin, o konudada suç bizim. Keşke kendini kaptırma deyip yerinde dursaydın, içine çekmeseydin. Keşke biraz adam olsaydın. Olsun, biz adam edemediğimiz içinde özür dileriz. 

19 Haziran 2014 Perşembe

Bir Kadının Delirişi

Bazen Serdar Ortaç'ın şarkılarından daha delice şeyler geliyor aklıma. Madem gebere gebere sevmek diye bir şey var o zaman gebere gebere ölelim terk edenin arkasından. Nasılsa sevmek ölmektir. Gebere gebere seven ölmesinide becerir. Hiç bana saçmalama der gibi bakma. Senden sonra kafayı yedim. Mecazi anlamda tabi. Açıklama yapmasam sen ordanda bir espri uydururdun. Huyundur herşeyi dalgaya almak. 'Yeni doğmuş kurbağanın havlaması kadar güzel bir şey var mı? Gittiği iyi oldu. Yoksa bu adam bana kafayı yedirecekti' dizelerini yazan kadından farkım yok. Zaten ben yazmaktan başka bir halta yaramam. Acını kendime meşgale edindim. Sen üzüyorsun ben yazıyorum. İçime atıp delirmemden iyidir. Bir ara dümdüz yazmayı bırakıp seni şiir edeyim diyorum. Hani bir söz var ya 'sizi üzen bir şey varsa şiir edin gitsin' diye. Hah işte bende öyle yapayım diyorum. Gebere gebere öldüğüm adamı delire delire kağıtlara dökeyim. Beni iyi bilirsin tam bir dengesizimdir. Hiç orta halim yoktur, ya çok ağlarım ya çok gülerim. Ya çok severim ya nefret ederim. Şimdiye kadar toplasan bana 3-5 güzel kelime etmişsindir. Kahretsin nereden sevdim ben seni. Tam olarak neyini sevdim ki, söyleyemediğin o güzel sözlerini mi? Hayır içki falan içmedim. Aşkın şarabını mı içtin deyip sırıtma bana. Gelme üzerime, zaten yeterinde kızıyorum seni sevdiğim için kendime. Senin yaptığın bayağı bildiğin akıl çalıp gitmek. Aferin tebrikler, şimdi benim içinde kalemler konuşuyor, kağıtlar dinliyor, defterler ağlıyor. Kalbimin oraya bir şeyler yumruk atıyor gibi. Güzel olan hiç bir şeyi göremiyorum. Mutlu olmak ve şükretmek için onlarca sebep varken sanki yok. Gözlerimde görmemi engelleyen bir perde gibisin. Tanrım bu adam aklımı bulandırıyor. Delirerek yok oluyorum. Sen sevgimle bütünleşiyorsun ve ben yalanları göz ardı ediyorum. Canımı yakıyor gelişlerin gidişlerin, acıyor her söktüğünde diktiğim dikişlerim. Ötekiler berikiler şu taraftakiler, sen hangi taraftasın? Kalbimin ayırdığı hangi taraftasın? Aslın nerede? Ben gerçeğini ararken kaç parçaya daha bölündün? Cevapta yok. Yine kendi kendime kafayı yemekle meşgulüm. Zaten ben bir kadının hayal kırıklığından başka bir şey yazamam. Terk eden adamların ardından çekilenlerden başka bir şey yazamam. Bir kadının delirişinden başka bir şey yazamam. Bir kadının yok oluş evrelerinden başka hiç bir şey yazamam. 

18 Haziran 2014 Çarşamba

İşte Gerçek


Kaderimizce tanışıyoruz, gülümsüyorsun bana, gülümsüyorum. Farkında olmadan aşık oluyoruz, sen bana delice, ben sana çılgınca. Bağlanıyoruz sonra, Dünyada sadece sen varmışsın, ben varmışım gibi. Ve bir zaman geçiyor özlüyoruz, ben seni, sen benden önceki seni. Kaçıyoruz hep, sen benden, ben sen hariç herkesten. Uzaklaşıyoruz bazı şeylerden, sen yine benden, ben ise kendimden. Tutuyorsun elimi ama soğuk. Çok soğuk. Kalbin soğuk, kelimelerin soğuk, ellerin soğuk. Sen bana karşı çok soğuk. Değişiyoruz günden güne. Sen gitmeye yelteniyorsun, ben ise gitme diye kadınsal oyunlar oynuyorum. Bunlar bir yere kadar işe yarıyor. Ve sonra son. Sen gidiyorsun, ben hayalinle bir başıma kalıyorum. Asıl hikaye buradan sonra başlıyor. Bakıyorum ellerime birinde suçluluk duygusu diğerinde hayal kırıklıkları. Kızıyorum kendime, sürekli ama sürekli. Keşke tanışmasaydık, keşke sevmeseydim, keşke kendime bunca eziyeti reva görmeseydim. keşke.. keşke.. Canım acıyor, günden güne. Geçeceğine daha çok acıyor. Hep eskiler geliyor aklıma, düşünme dedikçe daha düşünüyorum. Gitmeden iki gün önce sarılarak uyumuştuk. Ellerin ılıktı, yada bilmiyorum kendimi kandırmışda olabilirim. Ellerinle sımsıkı sarmıştın beni. Bu sefer bazı şeyler düzeliyor demiştim içimden. Uzun zaman sonra huzurla uyumuştum kollarında. Ama iki gün sonra gittin. Ben o kadar kendimi yıprattım, sen ise pes ettin gittin. 'Biz birbirimize o kadar mutluluk vermişken bence giden sen olsan bile kolay kolay unutamazsın kim bilir belki dönersin' diyerek ardından kendimi kandırmaya devam ettim. Uzun bir süre umut ettim. İnatla seni içimden silmemeye yemin ettim. Kanamak uğruna seni bekledim. O gece ılık ellerine aldandığım gibi yine aldandım, gelmedin. Gelmeyeceksin. Nasıl oldu ama delice sevdiğin gibi delice unuttun beni. İşte acı gerçek bu. İşte kafama sokmam gereken gerçek. İşte gerçek, ben seni çok sevdim, sen benim sevdiğim kadar sevmedin. İşte gerçek, ben seni hep sevdim, sen beni geçici bir liman olarak gördün. İşte gerçek, ben sana çok öldüm, sen bana bir gece sıcak ellerinle değmedin. Ben senin uğruna kendimden geçtim, sen gitmek uğruna kalbimden geçtin. Ben yıllarca bir yalanı sevdim, sen yıllarca yalanına beni kukla ettin.

16 Haziran 2014 Pazartesi

Giden Can


Konuştukça konuşuyor. Hiç susmadan bir şeyler anlatıyor. Her kelimesinde biraz daha mideme kramplar giriyor. Tam bir şey söyleyecek gibi oluyorum, çıkmıyor ağzımdan. Sadece dinliyorum. Bazen cümlenin sonuna yetişemeden nefessiz kalıyor. Bana resmen tüm nefretini kusuyor. Bunları ne zamandan beri düşünüyor acaba? Daha dün birbirimizin gözlerinde kaybolurken ne ara bunca şey birikmiş? Bilmem kaçıncı dakika olmuş ben hala dinliyorum. Arada beni dinliyor musun diyor 'hii' diyorum. O bile ağzımdan zorla çıkabiliyor. Ben bir şeyler yolunda gitmeyince hep kitlenirim. Aradığı ilk dakika 'merhaba' deyişinden bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Taa orada kitlenmiştim. Zaten merhabasına karşılık almayı beklemeden konuşmaya başlamıştı. Her dakika biraz daha hareketli anlatıyordu beni nasılda sevmediğini. Yanılmamıştım. O konuştukça nefesim kesiliyordu. Önümdeki kağıda kalpler çizip karalıyordum. Her şey bir anda tepetaklak olmuştu. Yarım saatlik telefon konuşması nihayet özür dilerim ile son buldu. O yarım saat içinde merhaba-üzgünüm-sevmiyorum-özür dilerim kelimelerini algılayabildim. Konuşma sırası bana gelmişti Tabi ki konuşamadım. Kelimeler düğümlendi. 'Merhaba' dedim ve telefonu kapattım. Beni bir daha hiç aramadı. O telefonu ilk açtığımda merhaba demişti ve ben sesinden bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Ben merhaba dediğimde sesim bir çok şey anlatıyordu ama o aldırmadı. O hissedemedi. Çünkü o beni hiç sevmedi ve gitti. İlk tanıştığımız günü hatırlıyorumda, bana merhaba dediğinde sağ yanağıyla gülümsemişti. Bende merhaba diyerek gözlerimde gülmüştüm. O an anlamıştım hayatımın aşkını yaşayacağımı. Ama tam anlayamamıştım. Gözlerimdeki tebessümlü merhabanın göz yaşlı bir merhaba ile son bulacağını anlayamamıştım. O duyguyu anlatacak kelime yok bende. Düşünsenize, benim canım gitti. Kopan cana, candan başka hangi kelime çare.

10 Haziran 2014 Salı

Unutturmasını Umduğumuz Tatil Biletleri


Bugün kendim için bir bilet aldım. Temmuz sonlarında çıkılacak bir tatil bileti. Küçüklüğümden beri başka bir şehirde doğum günümü kutlayacağım ilk tatil bileti. Bu şehirden uzaklaşmanın bana iyi geleceğine inanıyorum. Bu şehrin havası, kokusu sanki eskisi gibi değil. Her yere konun mu sinmiş ne. Evet evet benim acilen buradan uzaklaşmam gerek. Gidersem rahat bir nefes alırım, gidersem senden benden gidersin. Gidersem belki bu yalan bahanelere gerçekten kanarım, gidersin. Sahi bu şehirden gidersem senden gider miyim? Giderim, gidersin, gideriz. Sürekli, hep ama hep gideriz. Hayat bu, hep bir gidiş. Peki ya tenime sinmiş kokun? O Dünyanın diğer ucuna gitsemde silinmez değil mi? Ben deniz, kum, güneş, oh hayat bana güzel fotoğraflarımı instagramda paylaşırken aklımın en ortasında yine sen olacaksın değil mi? Gözden ırak olan gönüldende ırak olur lafı külliyen yalan. Ben kalbimden değil bu şehirden gideceğim. Ben kalbimi hiç bir zaman terk edemeyecek, seni hiç bir zaman silemeyeceğim. Ben hiç bir zaman yeni bir sayfa açamayacağım. Doğum günümü ilk kez başka bir şehirde kutlayacak olma fikri bana yaramayacak. Senin kokunun olmadığı bir şehir bana iyi gelmeyecek. Cehennemin dibine gitsemde seni silemeyeceğim. Kalbimde öyle güzel duruyorsun ki, seni silmeye hiç bir zaman kıyamayacağım. Zaten hep kıyamadıklarımız kıyar bize. Hep hayal kırıklıklarımız olurlar. Hep vermedikleri canı almaya çalışırlar. Bu Dünyayı bize dar ederler. Ne kadar kaçsakda uzaklaşamayız. Binlerce kilometre uzakta olsakda sesi çınlar kulağımızda, adı gelir aklımıza. Sonra buruk bir gülümsemeyle kalbimiz yanar. İnandığımız her şey başımıza yıkılır. Kaçtıkça içine düşeriz. O unutacağımlar, yeni sayfalar, tatil planları hep yalan olur. Nereye gidersek gidelim acımız kalbimizin kıyısındadır. Kandıramayız işte kendimizi. Acı gelir tokat gibi çarpar yüzümüze. Debelenmenin anlamı olmadığını anlayıp acımızda boğuluruz. Aşka teslim oluruz. Tam yırtacakken yine acıya teslim oluruz. Hep aşkın sevdiği acının içinde boğulur, kölesi oluruz. 

7 Haziran 2014 Cumartesi

Hangimiz Aptal?


Sanırım içmeden sarhoş olmayı becerebilen tek insanım. Sürekli beyni uyuşuk, aklı bir karış havada geziyorum.Saçma sapan biri geliyor aklımı karıştırıyor,aşık ediyor sonra gidiyor ve yokluğu beynimi uyuşturuyor. İşte hayatımın kısır döngüsü! Kolayca kendimi kaptırıp bağlanabiliyorum. Hiç değmeyecek insanlara binlerce kez şans veriyorum ve her seferinde yediğim kazıklarla kalıyorum. Her seferinde aptal adamın biri geliyor kendine bağlıyor sonra kendisinin bağlanmaya başladığını anlayıp, korkup kaçıyor. Bense en başından olmayacağı belli olduğu halde pembe gözlüklerimi takıp 'o beni seviyor ki, o beni üzmez ki, o beni bırakamaz ki' modunda etrafta dolaşıyorum. Sonra Allah cezamı veriyor işte. Zorum ne bende bilmiyorum. Niye bütün hasta herifler beni buluyor hiç anlamıyorum. Kafayı yemem an meselesi. Bir türlü büyümeyi beceremiyorum. Gerçi her ne kadar canımı sürekli yaksalarda, kalbimdeki uçuşan kelebeklerin yerine olgun duygusuz bir kadını koyamam. Hissetmek, aşık olmak güzel şey. Eyvallah deyip acısınıda çekeriz ama bir yere kadar. Sonrası uyku hapları, açlık tokluk arası, dengesiz ruh hali, mide bulantıları, psikolog yolları. Zorun ne gerçekten bilmiyorum. Resmen kendimi cezalandırıyorum. Kendimle alıp veremediğim ne? Sürekli neden mutsuzlukta mutluluk arıyorum? Neden akıllanmayıp aynı hataları defalarca tekrarlıyorum? İki saatlik aşk filmi izleyip bir ay etkisinde kalacaksan izleme be yavrum. Neden kendi kendine eziyet ediyorsun, neden belanı kendinden buluyorsun ki. Ama yok ite almıyor şu beynim. Çok duygusalım ve aşk konusunda çok safım. Aslında zeki bir kız olduğumu söylerler. Sanırım şu aşk olayında bilerek aptalı oynuyorum. Neden ama? Zorum ne? Mutluluk bu, arayınca değil ummadık anda çıkar karşımıza dimi ama? Neden mutluluğu bulmak için yırtınıyorum ki? Ama diğer yandanda düşünüyorum, ben zaten aşık olduğum adamla gayet mutlu mesut geçiniyorum. Bizzat kendisi her şeyi batırıyor. Şimdiye kadar ben ne kadar safsam aşık olduğum adamda o kadar dangalak çıktı. Hayır yani zorunuz neydi? Rahat mı battı defolup gittiniz? Şimdi bu durumda her seferinde bağlanmaktan korkup kaçan adamlar mı aptal? Yoksa her seferinde aynı hataları yapıp korkaklara aşık olan ben mi aptalım? Çiviyi çakıp kaçan mı aptal? Yoksa çekici eliyle veren mi? İnanılmış mı aptal? Tüm kalbiyle inanmış olan mı?

5 Haziran 2014 Perşembe

Sevilmiş Bir Adama İthafen


Ben seni uyurkende severim. Ben seni uykuda huzurlu görüncede mutlu olurum. Ben mutlu olduğunu görmeklede yetinirim. Ah senin prensesim demen yeter. Biliyorsun ben aptalım, beni bin kere üzsende bir prensesim lafına elim ayağım titrer. Ama sen beni üzmezsin ki, biz inşallah hep mutlu olacağız. Amin. Normalde öyle ayrılmayalım, ayırma Allahım gibi şeyler için dua etmem ama seninle mutluyken ediyorum artık. Neden? Çünkü bu sefer hayırlısı olsun istiyorum. Sonunda üzüleceğimi göze alarak yüklerin altına girmek istemiyorum. O yüzden hep inşallah ayrılmayacağız diyorum. Bu gecede gelip alnına bu adam benim yazdım.O hiç ama hiç silinmeyecek. Oh hep benim kalacaksın.Üzülür müsün sevinir misin bilemem. Ama ben hep benim kalacak olmana çok seviniyorum. Sabah uyanır uyanmaz aklıma ilk senin düşmen çok güzel. Gözlerimi açar açmaz sana yazmak-mesajlarını okumak çok güzel. Mutlu olduğunu görüp mutlu olmak çok güzel. Bir kere sen çok güzelsin. Kalbin çok güzel. Ben seni hiç ziyan etmem. Her zerren çok değerli benim için. Sen çok kıymetlisin. Hayatımda tanıdığım en değerli adamsın. Senden bir tanesinin daha mümkünatı yok. Öyle çok mutlu ediyorsun ki. Sabah seninle uyanıp gece uyuya kalmalarına deli olmak bile çok güzel. Seni beklerken uyuya kalmak çok güzel. Bir tek uyurken ayrı kalmamız çok güzel. Bütün günümü seninle geçirmem çok güzel. Çünkü sen benim mucizemsin. Ben seni hiç kaybetmemeliyim. Her gün daha fazla sevmeliyim. Her gün daha fazla değer vermeliyim. Azalmasın, aynı kalmasın, her geçen gün artsın sana olan güvenim bağlılığım sevgim ve yanında hissettiğim huzurum. Hep nefesin olmalıyım ve hep seni sevmeliyim. Böylesine güzel bir adamı ziyan etmemeliyim. Sen ben seveyim diye yaratılmışsın. Çünkü bir adamla bir kadın ancak bu kadar anlaşabilir. Bir kere sen bana çopçok sevilebileceğimi gösterdin. Birine güvenebilmeyi, aptal aptal gülmeyi, sevebilmeyi öğrettin. Ve ben seni hiç kaybetmemeliyim.Böyle güzel bir adamı ancak bir geri zekalı kaybeder. Ve bende seni kaybedecek göz yok. Sen benim ruh ikizim, yarım elmamsın. Ben seni pamuklara sarar saklarım, Ben seni el üstünde tutarım. Ben seni sever sever dururum. Kimselerede vermem. 

4 Haziran 2014 Çarşamba

Geçmiş Geçmiyor


'Bu uyku düzensizlikleri, hadsiz ağlamalar, dengesiz haller geçer mi? Bu aşk nasıl geçer?  Bu acı nasıl geçecek? Gerçekten geçecek mi?' diye düşünüp kendime çare ararken farkında olmadan geçip gittin hayatımdan. Nasıl olduğunu bende anlayamadım. Bir baktım ki artık uyandığımda ilk aklıma sen gelmiyorsun, sebepsiz ağlama krizleri geçirmiyorum. Hatta sen geçip gittikten sonra hayatıma yeni biri girer gibi oldu, giremedi. Kalbim onu alamadı, kalbim yeni bir başlangıca hazır değildi. Her yeni başlangıcın ardında bir son yatar. Sonlar hayal kırıklığıdır, sonların tümü tükeniştir. Yani bizim başlangıçlarımızın, yeni sayfa sandıklarımızın ardında hep bir son vardır. Sonlardan sonra yeniden doğulmaz. Sonlardan sonra yeni bir başlangıç hiç bir zaman hiç bir şey yaşanmamış gibi başlamaz. Her yeni başlangıçta biraz daha dün vardır. Her başlangıç 'bu sefer olacak' ile başlayıp 'yine beceremedik' ile son bulan bir hayal kırıklığıdır. Ben ilk seninle başladım, nasıl içi dolu deli deli sevdim anlatamam. Gerçi anlatsamda anlamazsın o ayrı mesele.  Ben seni çok sevdim, çok ağladım, çok yaşarken öldüm. Şimdi sorsan evet çok sevdim ama unuttum. O hüngür hüngür ağlamalarım gözümün önüne geliyor ama sanki hiç canım yanmamış gibi hissediyorum. Öyle güzel geçip gitmişsinki benden, teşekkür ederim. Bayağı güzel gitmişsin, sanki o aptal aşık ben değildim. Senden sonra şu aşk denen haltı iki kez daha yüzüme gözüme bulaştırdım. Ben hep aşk acısı çeken adamlara aşık oldum.  İlk hayal kırıklığım sendin, ikincisinde 'bu sefer olacak dedim', üçüncüsünde başlarda tereddüt etmeme rağmen 'aman inceldiği yerden kopsun' diyerek kalbimi dinledim yine olmadı. Üçünüzde çok güzeldiniz, en güzel sendin ama. Senden sonra en güzel oydu, ondan sonra o. Sen başkaydın, diğerleri hep 'o'. İkinci aşkımdan 'o' diye geçti benden üçüncüde. En çok sen vardın kalbimde. Ben sana hiç ihanet etmedim. Kalbimden geçip gitmenden sonrasını saymıyoruz değil mi? Çünkü çoktan kalbimden düşmüştün. Yalnız çok şanslı adamsın, bittin gittin hala kalemimdesin. Üzerinden ne hayal kırıklıkları geçirdim hala seni yazıyorum. Nasılda kanıma girmişsin zamanında, tebrikler. Ben hayal kırıklıklarımın ardından akıllanıp 'bu son' deyip kendi sözümü çiğnemeye doymuyorum. Aşık olmaya, olmayacak şeyleri oldurmaya çalışmaya doymuyorum, hayal gücümün maşallahı var doğrusu. Geçen gün yine boyumdan büyük bir şeyi oldurmaya çalışıp beceremedim, bu sefer son yıkılışımı yaşadım. Oturdum yine ağladım ama bu sefer kendime kızıp ağladım. 'Aptalsın kızım, iki güzel söze kanıyorsun, hemen kendini kaptırıyorsun. Çok safsın çok. Sen aşık olmak için mi geldin dünyaya? Herkesin yaralarını sen mi saracaksın? Kendini topla. Aptal aşık gibi dolanma' dedim kendime. Bu kendime bilmem kaçıncı nasihat edişim. Bu sefer gerçekten yorulduğumu fark ettim. Bu sefer gerçekten bazı şeylere inancım zayıfladı. Çünkü geçmiş geçmiyor, hep kalıyor. Ve ben geçmişimden arınmadan yeni adamlar yüklüyorum kendime. İşte canımı yakan şey bu belkide. Geçmiş geçmiyor, geçmiş her gün bir darbe daha geçiriyor. Gittikçe değişiyorum, yüklerimin altında eziliyorum. Geçmişteki izlerden arınmadan, geçmişi sindirmeden ayaklanmaya çalışıyorum. Güçlüyüm ya ben, her şeyi en iyi ben bilirim ya. Ama geçmiyor işte, geçmiş geçmiyor. 

3 Haziran 2014 Salı

Yoktun, Ruhum Çıldırdı


Bazen sonsuz bir boşluktan atladığımı hayal ederek rahatlıyorum. Belirsiz uçurumlar, karanlık çukurlar beni rahatlatıyor. Çünkü ben senin hayatıma taktığın zincirler yüzünden kendimi acıya bağımlı hissederek yaşıyorum. Özgürlük, gökyüzü, sessizlik gibi kavramlar bana çok yabancı geliyor. Ben kendimi uzun yıllar boyunca senin köhne bir yerde oynattığın bir kuklaymışım gibi hissediyorum. Şimdi yokluğunda bakmaya hasret kaldığım maviye dokunmaya korkuyorum. Kendimi okyanuslarda hayal edemiyorum, mavi beni çok korkutuyor. Çünkü mavi varsa özgürlük var, özgürlük varsa sen yoksun. Gidişinle gelen aydınlığı benimseyemedim. Çünkü ben seni sevip yanında getirdiğin karanlığa alışmıştım. Canımı sana oyuncak ettirerek kendimi öldürmeyi benimsemiştim. Çünkü boğazı düğümlüydi yakarışlarımın. Sana olan aşkım sana dur dememi engelliyordu. Sen acıtmaya devam ediyordun, ben hep susuyordum. Mıh gibi aklımda susuşların, susarak çektirdiklerin ve susturuşların. Şimdi dışım ben, içim sen. Dışım eski benden arda kalan güzellikler, içim ise paslanmış kör bir makasın izleri. Sen şimdi yine gel, avucuna al canımı, bir kerede değil yavaş yavaş parçala. Yeter ki gel, ister sök ister parçala. Ben yine seni koyacak bir yer bulurum. Olmadı seni içime akıttığım gözyaşlarının içinde saklarım. Yeterki dön, ben seninle alışamadığım gökyüzünü takas etmeye bile kabulüm. Anla ne kadar sevdiğimi. Anla ne kadar aptal olduğumu. Anla sensiz her şeyin bana haram olduğunu. Çünkü sen varken benim kesik ışığımsın. Bana senle kesik ışıklar bile yeter. Sen yoksan bende yokum. Sen yokken ben maviyide bu ömrümüde kör görüyorum. Sen benim karanlıkta yol gösterenim, pusulamsın. Sen benim nereye çektiği belli olmayan karanlık pusulamsın. Sen benim tatlı acımsın. Varlığınla acı çekmek yokluğunla çekmekten daha güzel. Sen güzelsin, karanlık seninle güzel. Avcunun içinde olduğumu bilmek çok güzel. Kendimi avcunda acıyla güvende hissetmek çok güzel. Bu gürültülü bir şarkının içine düşüp kafandaki düşüncelerle gürültüyü alt etmek gibi bir şey. Kafamın içindekiler gürültüyle kavga ediyorlar. Kafamın içi gürültüyü alt ediyor. Sen gürültüyü alt ediyorsun. İyi değilim, yokluğunla değil senin karanlığınla sarhoş olmak istiyorum. İyi değilim. Ben hiç iyi değilim. Sen bana nasıl şeyler yaptın böyle. Senle bileklerim kesilip dikiliyor ama sen yokkende nefes alamıyorum. İyi değilim ben, sen yoktun ruhum çıldırdı. 

Elimde Kalan


İçimdeki sesleri bastırmaya çalıştığım gecelerden biri. Yanaklarımı okşayıp hepsi geçecek diyerek kendimi avutuyorum. Senin yapman gereken şeyi kendim yapıyorum. Çünkü her zamanki gibi yoksun. Beni bırakıp giderken ne düşündün, ne kadar düşündün, nasıl düşündün bilmiyorum ama benim canım çok yandı. Beni hiç düşünmeden gittin. Kendini sevdirdin ve gittin. Başkasının boşluğunu benimle doldurmaya çalışıp olduramayınca aniden gittin. Sanki onca değeri mutluluğu birbirimize vermemişiz gibi çekip gittin. Ardına bile bakmadın. Sen kaçarak gittin ardında kalanın ne hallere düşeceğini düşünmeden gittin. Ve giderken ben sana giderim demiştim dedin. Bende saf gibi seni çok seven birini incitemezsin diye düşündüm. Haklısın, aptal olan yine ben oldum. Sen giderim demiştin ve öylede yaptın. Ben yine çok sevip hiç sevilmemeyi becerdim. Yine öfkemi, kırgınlığımı, üzüntümü yüzüne değil içi sen dolu defterime döküyorum. Bilirsin ben seni üzmekten ve incitmekten hep korktum. Ben sen değilim, sen hep mutlu ol isterim. Ben sen değilim, sen gibi mutlu ol deyip üzmem. İçimi akıtırım hep, sonra içimi susturur kağıda akıtırım. Zaten hayal kırıklıklarımı anlattığım şu defter, aklım, kalbim falan hep dağınık. Galiba ben hiç büyüyemeyeceğim ve tertipli bir kız olamayacağım. Şu yaşıma geldim ve geride koca bir hiçten başka bir şey yok. Şu deftere bakıyorumda içinde bir tane bile mutlulukla yazılmış şey yok. Hep kağıtlara ağlamışım, kan kusmuşum, içimi akıtmışım. Yani sen hiç gelmemişsin, hiç sevmemişsin. Neyse işte geriye bakıp duruyorum, kendimi sorguluyorum, ben nerede hata yaptım diyorum. Sürekli ama sürekli geçmişimi düşünüyorum. Hayatım boyunca hep çok sevmişim hiç sevilmemişim. Kendimi bile sevmemiş seni sevmişim. Geçmişim sadece binlerce bir senli hayal kırıklığıymış. Sen hep başkalarından bana sığınmışsın. Ben ise bu sefer sevecek beni düşüncesiyle seni hep affetmişim. Yıllarca, defalarca gitmişsin. Her dönüşünde benden tekrar bir şeyler çalarak gitmişsin. Şimdi neden bu kadar çok geçmişime baktığımı anlıyorum. Ben geçmişle kalmışım. Bu günümde sadece kağıtlara seni anlatan bir beden varmış. Geçmişim sende, bugünüm kalemimde, yarınım kalemimin yazdığı hayal kırıklıklarında saklıymış. Yani ben hiç bir zaman mutlu olamayacağım. Hiç bir zaman sevilemeyeceğim. Hep bir parçam eksik kalacak. Ben sadece istemiştimki babamın annemin sevdiği gibi bir adamda beni sevsin, bağlanmaktan korkmasın. Çünkü ben, benden gidenler gibi beni seven birinden gitmem. Bir kere kıyamam ki. Çünkü sevebilmek öyle kolay bir şey değil. Kendimden biliyorum, ben seni kendimden çok sevmiştim.Sen hala inanma, ben her gidişinde hep o haklıdır demiştim. Kendimi hep senin yerine koymuştum. Ben seni hem kendimden çok sevmiştim hem senin kendini sevdiğinden çok sevmiştim. Şimdi bakıyorumda ne kadar aptalmışım. Baksana, elde kalan kocaman bir hiç. Elimde kalan koskoca bir hiç.