22 Aralık 2015 Salı

Aynı Şişeyi Başa Sarsak


Anlamsız yazılar okuyorum. Yada artık seni anlamıyorum. Gördüğüm tek kelimede binlerce seni bulurken şimdi koca bir kitabın anafikrinden bile seni çıkartamıyorum. Değişiyorum. Okuduklarımı aklı başında bulmuyorum. 

Bence tüm bu düzen sarhoşken yazılmış ve ben sarhoş değilim. Ben seni gayet aklım başımda sevmiştim. Ben bir tek seni aramaya cesaret edemediğim gece içmiştim. Hoş, sarhoş olduğumda bile cesaret edememiştim. Sarhoşken bile aklı başında biriydim ben, sarhoşken bile yüzsüz olamazdım ben. Sarhoşken bile duygusallığını içinde yaşayan güçlü bir kadındım. Rakı masasında bile ağlayamazdım. Ben içimde sana ölüyken gözyaşlarımı sayfalara damlatamazdım. 

Aynı şişeyi başa sarsak' bu kadar çok sevmezdim seni' deyip severdim seni. Kendimce seni kırmaya çalışırken en çok kendimi kırardım her zaman olduğu gibi.

18 Aralık 2015 Cuma

Ağlamaktan Bitirilememiş Yazılar


Ölmek istediğim geceler oldu, sonra kalkıp vazgeçtim.
Haberin olmadan seni defalarca kaybettiğim gecelerim oldu. Sen fark etmeden kazandım zannedip hep kaybettiğim.
Kendimi susturduklarım oldu. Susturdukça kırık kalpler çukuruna düştüğüm. 
Ve en son vazgeçtiğim oldu. Hiç benim olmayan bir adamdan vazgeçip sevmeye devam ettiğim. 
Ölmek istediğim, cesaret edemediğim, hayallerimde öldüğüm çok oldu.

Ve sonra aralığın ortasında, gecenin ayazında balkona çıktım. Hep bahsettiğim balkon parmaklıklarına baktım. Hep eğildiğim ama hiç atlayamadığım. Değer miydi tüm bunlara? Değerdi. Hala değer. Ama üşümediğimi fark ettim. Ve hissetmediğimi. Aslında çoktan öldüğümü farkettim. Ben sadece içi boş bir bedendim. 

Sahi ben ne zaman böylesi öldüm? Geçen sene bu ay gittiğinde mi? Doğum günümden bir gün önce tamamen bittiğimde mi?

17 Aralık 2015 Perşembe

Sensizliğin Tanrıçası




Kırdıklarını unutamazken neye tutunarak hala seviyorum seni? 

Kırdın, döktün, parçaladın, söktün, yarım bıraktın. Parçalarımı birleştirdim, söküklerimi diktim, ayağa kalktım seni sevmeye devam ettim.

 Bu kadar tuzla buz edilir mi bir kalp? Bu kadar tuz basıp acıtılır mı? Sen yaptın. Ben kendimi toparladım. Ve şimdi bekliyorum. Gel yeniden kır dök parçala diye. Helak et beni. 

Ama bir kez olsun yine gel. Yine canımın içi de, sonra canımı sök al. 

Yarın sabah geri gelecekmişsin gibi uyuyorum her gece. Bir mucize bekliyorum, belki adam gibi gelir adam gibi seversin diye. 

Kaç gün, kaç gece oldu sayamadım. Ben seni sevmekten bıktım, senden bıkamadım. Ben seni sevmeyi sevmiyorum. Ben senin neyini sevdiğimi bilmeden seni seviyorum. 

Sanırım sen o kızı unutup sigarayı bıraktığında, bende sarhoş gezmeyi bıraktığımda kavuşacağız.

Ben bu hayatta dizlerimin üzerinde sensizliğin Tanrıçası olarak kalacağım.

Belki başka hayatta.

13 Aralık 2015 Pazar

Başıma Gelen En Güzel Adama İthafen


Bazı şeyler hiç değişmiyor, değişmeyecek. Ama sen elimi tutarsan en azından atlatmış gibi yapabilirim.

 Senin bilmediğin zamanlarda sana sarılmak istiyorum, içim gidiyor sarılamıyorum. Zaten kontrol edemediğim hislerden her zaman korkarım. Korktuğum şeyler beni içine çeker, darmaduman eder. Acıdan zevk aldığımı sen söylemiştin zaten. 

Kendimden ve duygularımdan kaçmama sebep oluyorsun. Bu elimde olan bir şey değil. Elimde olsa tutarsız dengesiz bir adamı sevemezdim sanıyorum. Kafamı karıştırıyorsun. Senden uzak durmaya çalıştıkça daha fazla sarılmak istiyorum. Daha fazla özlüyorum. 

Senden nefret etmek istiyorum. Çünkü geçte olsa anladım. Ben bu adamı seviyorum. Ben seni seviyorum. Bana yaşatabilme ihtimalinin olduğu tüm acılardan korkarak sana koşuyorum. 

Kendimden emin olup senden emin olamadan sevmeye devam etmek. Senden vazgeçmem gerekirken her seferinde 'işte hayatımın tamamını üzerine kuracağım adam' demek. Daha el ele tutuşmadan kalbimi tutuşturan adamsın sen. Hiç kırılamadığım, gösterdiğin sevgisizliği sevdiğim adamsın. 

Hem nasıl git diyebilirim ki tam kalbimin oralarda dolaştığını bilirken. 

Kalbime değdin bir kere. Öyle bir geldin ki olmadığın her günüme değdi. 

Daha kendimde değilken sana geldim. Belki bu yüzden kırgınım, güvensizim, halsizim. Bildiğim tek bir şey var beynimde dönen tüm olumsuzluklara rağmen ben bu adamı seviyorum. Ben seni seviyorum. İlk gülümsettiğin anı, ilk kırdığın anı, saçmalılarını, tutarsızlıklarını, umursamazlığını bir gülüşünle unutacak kadar seviyorum.   

Sen beni anladın. Sen uzun zaman sonra beni yeniden heyecanlandırdın. Sen tutarsız bir sevgiyle tutarlı bir güvensizliği bana aynı anda yaşattın. Senden mi hislerimden mi korkuyorum bilmiyorum. Ayakkabımı bile bağlayamazken herşeyi sana bağlıyorum. En kötüsüde sen çözmeme yardımcı olmazken ben daha fazla bağlanıyorum.

Canım çok yanacakmış gibi hissediyorum, vazgeçemiyorum. 

Aslında bunun kalplerle kelebeklerle dolu bir yazı olması gerekirken yine iç sesimle herşeyi mahvettim sanırım. İnsanın sevdiği adama hakaret vari sözler söyleyip ardından seni seviyorum demesi ne kadar yararlı olur bilemiyorum. 

Yinede sen bana fazla aldırma. Nihayetinde sesini duyunca sesim titrer. Sana verdiğim hiç bir sözden geçemem. Kendimden geçerim senden geçemem. 

Seni seviyor oluşumun düşündüğün hiç bir şeyle alakası yok. Biliyorsun, bizim birbimizi yanıltmak en büyük oyunumuz.

Ben kırıldıkça sende toplandım. Konu sen olunca iki cümleyi bir araya getiremedim. Nedendir bilmiyorum. Düşünüyorum düşünüyorum her olumsuz cümlem 'aman neyse seviyorum' ile bitiyor.

Geçici güzellikleri bir kenara bırakalım. Sen içinin güzelliği dışına vurmuş en harika adamsın. Çok güzelsin, bilmiyorsun. Konuya benim gözümle bakamıyorsun. Sevmek kör olmaktır. Ve ben kör gözlerimle en güzel ruhunu görebiliyorum. 

Sen ömür boyu gözlerine bakıp şiir yazmaktan bıkmayacağım güzel kalpli adam. 
Sen benim sonsuz sahilim. 
Sen benim her bir hissettiğim.

Tüm acabalarıma rağmen, 
Tüm güvensizliklerimi boşver.
Herşeye, 
Herkese,
Kendime, 
Kendine bile aldırma boşver.
Seni her kırdığımda hatırla, 
'Seni hep seveceğim'.

Gözleri, sözleri, karakteri öpülesi adam. 
Seni hep seveceğim.


Başıma gelen en güzel adama ithafen...

12 Aralık 2015 Cumartesi

Acıyı Acıyla Geçiştirmek


Acıyı acıyla geçiştirmeye çalışmak huyumdur. 

Canımı ne kadar çok yakarsam o kadar çok seni unuturum gibime geliyor hep. Eminim ki herhangi bir şeyin acısı senin yaşattığın acının yanında hiç kalır. 

Yeter diyorum. Ama şu melankolik kalbime hiç bir acı yetmeyecek biliyorum. O günü unutamıyorum. O günü hiç bir acının unutturamayacağını biliyorum.

Ağladım, ağladım, ağladım. Kendimi kaybettim. Ertesi gün kendimi hiç sevmediğim bir adamın hiç tanımadığım kanepesinde buldum. Uzun uzun gözlerime baktı. Ağlamak istedim, tuttum kendimi. Göğüsüne yattım. Seninle dolu hayaller kurdum, senmişsin gibi. Aslında onun hiç sen olmadığını bilip canımı acıtır gibi.  

Sen benim gözlerime bakıp onu görmüşsün, ben başkasının gözlerine bakıp sana ağlamışım. Benim kadar ölüymüşsün meğer. Acının 'acıyor'dan başka tarifi olmadığı için sadece iç çekebilmişsin belliki.

 Bende öyle yaptım. Sadece iç çekebildim. Hiç bir şey diyemeden senden başkalarına sığınıp canımı yakışımı seyrettim.

Sende yanımdan ayrılıp eve döndüğünde uzun uzun aynaya bakıp 'ne yapıyorum ben' diye soruyor muydun kendine? Yada kendine yaşattığın acıyı biraz olsun unutmak için sarhoş oluyor muydun?

Yanımda zaman dursun isterdin. Meğer sen benim yanımda değil ona benzeyen herhangi bir kızın yanında zaman dursun istiyormuşsun.

Ben o gün herşeyin bittiğini anladığımda inkar ettim. Gittim ve hiç tanımadığım o adamın yeşil gözlerinde senin yeşil gözlerini aradım. Bir kaç saniyede olsa senmişsin gibi sarılıp hayallerimizi tamamladım.

Dön diyemem ki yolu olmayan birine. Sen başkasının labirentinde kaybolmuş yolunu arıyorsun. Bense senin çıkmaz sokağında yerimde sayıyorum.

Biliyor Ve Umursamıyor




Artık sana dair yazacak tek kelimem kalmadı. Aynı şeyleri söyleyip duruyorum ve hiç bir işe yaramıyor. Umarım yakında kelimelerim gibi alacak nefesimde kalmaz. 

Artık sana dair içimden ne geçiyorsa duymaya üşeniyorum. Kalbimin orası bir uçurum dolusu sen dolu. 

Böyle bazen karnıma kalbimde aşağı bir ağrı saplanıyor, o ağrı nefesimi kesiyor, nefes almaya çalıştıkca boğazım acıyor ve gözlerim doluyor. Sonra dudaklarım uyuşuyor, aptal aptal etrafa bakıyorum. Bu kadar sevecek ne vardı ki? Delirecek kadar sevecek ne vardı?

Bazen bileklerimi kessem rahatlayacakmışım gibi hissediyorum. Sen oradan nefesimi kesebiliyorsan bende burada bileklerimi kesebilirim. Sensiz yaşayamıyorum ki ben. Bak kaç ay oldu bir adım yol katedemedim. Hala her gece dönecekmişsin gibi seni bekliyorum. Hala her gece kafamın içinde seninle konuşuyorum. Ben ölüyorum.

 Gidişin, sevmeyişin, bunları kabullenemeyişim, sorgulayışlarım falan umurumda değil. Ben ölüyorum. 

En çok canımı yakan ne biliyor musun? Öldüğümü biliyor ve umursamıyorsun. Benim pamuk kalplim ne ara böylesi kötü bir adama dönüştü?  Biliyorum aslında iyi birisin. Fark eder mi, şuan konumuz neden, nasıl gittiğin değil ölüyor oluşum. Çaresizlikten kendimi oradan oraya vuruşum. Oysa durup durup hatrını soran biriydim. Canım diye diye üzerine titrerdim. Neden kafa karışıklığının bedelini ben ödüyorum. 

11 Aralık 2015 Cuma

Aşk Unutmuyor


Uzun zamandır umut vaat eden sözler sarfedemiyorum. Artık ne hayal dünyasında yaşayabiliyorum, nede bana bıraktığın bu yerde. Bulutlar hiç bir zaman seni bana getirmeyecek, çünkü bulutlar pembe değil. Kendi kalbinle bile isteye gelmeyeceksin, çünkü o kalp başkasının pembe bulutlarıyla dolu. Sevmeyeceksin, öleceğim. Gelmediğin her gün bıraktığın yerde öleceğim. 

Beni senden başka olduğum gibi sevebilecek birini tanımıyorum. Beni senden başka olduğum gibi sevip, güven verip öylece terk edebilecek birini daha tanımıyorum. Bu kadar az zamanda yanımda olabilip, bu kadar çok nasıl yok olabiliyorsun. Kısacık bir zaman içinde tüm benliğimi ezberleyip nasıl kalbimi sökebiliyorsun. 

Parmak uçlarıyla sevdiğini sandığım adamdın. Kalbinde parmak uçlarıyla bile yürüyememişim meğer. Ne hayallerimdeki adammışsın nede gerçek. Sen benim arafım olarak bile tanımlayamayacağım garip bir yermişsin içimde. Seni hiç bir yere koyamazken bu kadar anlam yükleyebilmem niye? 

Herşeyi düşünüp cevap aramak delilikse eğer. Ben henüz delirmedim. Sana dair hiç bir soruya cevap bulamadım. Benim sevgim ne kadar gerçekse sen o kadar yalandın. Aslında varmış gibi davranan bir yokluktun. 

Kafam almıyor, beynim algılamıyor artık. Yorgunum. İçim hiç bir şey almazken senden vazgeçemiyorum. Aşk unutmuyor. Aşk tüm yokuşlarıyla yakama yapışmış, bırakmıyor.

Affediyorum, Seni Bile


Herkesi affediyorum, seni bile. Ama bir türlü kendimi affedemiyorum. 

Kalsaydın bile, hiç bir şey beni sevebilme ihtimaline yetmeyecekti.  O yüzden kendimden utanmadan sana hak vererek seni affediyorum. İçimdeki sevgisizliği affederek telafi etmeye çalışıyorum. 

Terkedilmek beni daha iyi bir insan mı yaptı yoksa sindirdi mi bilemiyorum. 

Çok mu hüzünlüyüz bu gece? Çok mu kırılgan? Çok mu sevgisizim? Oysa babam az önce alnımdan öpmüştü beni. 

Sanırım artık bazı şeyler affetsende unutmaya yetmiyor. Ruhum kilitli. 

Sen benim hayallerimin üzerine başka bir kadınla hayat kurmuş adamsın. 

Kalsaydın eğer, hiç bir şey yaptıklarını unutabilme ihtimalime yetmeyecekti. O yüzden kendimden utanmadan sana hak vererek seni affediyorum. İçimdeki sevgisizliğini affederek sindirmeye çalışıyorum.

10 Aralık 2015 Perşembe

Satırlarımda Ağla


Yine bir şekilde mutsuzum. Yine bir şekilde farkında olmadan birşeyler tüm hayat enerjimi çaldı. Yine bir şekilde ölü gibi geziyorum. 

Sanırım en kötüsü dolup dolup taşmak. Farkında olmadan ölmek ve farkına vardığına çok geç olduğunu bilmek. 

İçimdeki kız çocuğuyla birlikte kedilerim öldü benim. Sancılarım çoğalınca anladım. Küçük bir çocuğun plasentasını yırtması gibi, kanımda boğularak öldüm sanırım. 

Sen sözlerin dalga misali kıyıya vurduğu en güzel dizeydin. Şimdi ise 'birşey mi oldu?' diye soruyorsun olanlar yetmiyormuş gibi. Evet birşeyler oldu, gittin.

Seni kusmam lazımdı kıyıya vurmam değil. 

Ölü kalbim kıyıya vurdu, satırlarımda ağla.

Kendini Terkedemeyen Yazılar


Buradan gitmek, burayı terketmek istiyorum. Sonra soruyorum kendime;

'Nerede olmalıyım?' 

Cevabım yok. Buradan bir çıkış yolu yok. Kendimden kaçabileceğim bir yer yok. 

Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar özgürdür, kaybedecek bir şeyi kalmayan insanlar ise tutsak. Ben, gelişinle geçmişim arasındaki çizgide tutsak kaldım. Bir şeylere bağımlı olmadan yaşamayı öğrenemedim bir türlü. Bir şeylerden saklanmak için her seferinde başka şeylere bağlandım. 

Ve bağlandığın şey ne kadar güçlüyse kaybettiğinde o kadar canını yakar. 

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamadan çaresizliği kendime itiraf edemem. Ağladıkça çaresiz kalırım. Uzaklarda kaçış yoktur. Bende kendi karanlığıma sığınırım. Henüz ben sevmezken kendimi, senin gelip beni kurtaracağına inanırım.

Çünkü çok benziyorduk birbirimize, bende kendimi sevmedim sende beni sevmezdin, henüz. Ama olsun ben mucizelere inanırım.

Kendi Başıma Kendimle Başa Çıkamıyorum


Artık bir şeylerden kaçarken kendime bile sığınamıyorum. Kendime bile savunacak tek bir yanım kalmadı. Senin uğruna yakıp yıktığım şu kalbimden özür dilemeye yüzüm yok. İçimden geçenleri susturmaya çalışmaktan başka kalbime yararım yok. 

Senden korkarken sana sarılmak isteyişimi nasıl affedeyim ben? Nasıl kendimden nefret etmeyeyim? Ne yaşadıysam benim yüzümden. Öyle utanıyorum ki kendimden. Kalbimi, gülüşümü, özgüvenimi, herşeyimi parçalayıp attım. 

Kalbimin hala olup olmadığından emin bile değilim. Hala ne zaman sana seslenecek olsam nefesim kesiliyor. Hala seni unutmak için bir adım atamamışken ne hakla kendimi seveyim? 

Yıktığın herşeyden nefret ediyorum. En çok da kendimden. Seni bitiremedim, kendi içimde bittim. Senden nefret edemedim bu yüzden kendimden nefret ettim. 

Gözlerimi her kapatışımda bir uçurumdan aşağı düşüyorum hala. Ve hala uçurumun sonunda ne olduğunu göremedim. Bilinçaltım bana oyunlar oynuyor. Ne o uçurumdan düşüşümü engelleyebiliyorum, nede uçurumun sonunda ne olduğunu görebiliyorum. 

İyi değili.m Görmüyorsun. Sana olan zaafımdan nefret ediyorum. Artık konu seni seviyor oluşum değil neden unutamadığım. 

Kendi başıma kendimle başa çıkamıyorum.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Boşluklarda Yazılmış Yazılar


Öncelikle paranoyaktım. Sevmek gerçekten delilikse eğer, deliydimde. Ve buna inanmayanlar için takıntılıydım. Kuruntuluydum. Üzgündüm. Herşeye rağmen sabırlıydım. Vazgeçmek nedir bilmezdim. Ve tüm bunlarla kendi mezarımı kazdım. 

Kimseye aldırmadım. Vazgeç dediler, vazgeçmedim. Sevme dediler, daha çok sevdim. Kimseye aldırmadım, sana bile. Gittin ve sonsuz bir bekleyişe daldım. Başkasını seviyor olman bile vazgeçiremedi kalbimi. 

Beni değil kalbimi.

 Ben diye bir şey kalmadı, bitirdin beni. Şimdilerde sadece kalbim var, benliğim yok ruhum yok. Kalbimi sen ayakta tutuyorsun. Yoksun ama varsın. Garip. Açıklayamadığım bir çok şey var. Hem sana hem kendime. Gerçi sana açıklayabilsemde değişen bir şey olmazdı. O yüzden susturuyorum kendimi. Bağırıp çağırıp ölüp ölüp farkedilmemekten bıktım usandım artık. 

Sana ne anlamlar yüklemiştim. En önemlisi dünyamı sana sığdırmıştım. 
Ve sen herşeyi alıp gittin.
Ben hata ettim.
Aslında seni dünyamın bir köşesine sığdırmalıydım. 
O zaman böyle yarım kalmazdım.