23 Aralık 2017 Cumartesi

Kavuşamadan Vedalaştık


Kendimden çıktım yola, kalbine doğru yol aldım. İlmek ilmek ördüğüm, sabırla işlediğim bu yolda beni bir hiçmişim gibi ortada bıraktın.

Git dediğinde lafını ikiletmeden gittim. Çok seviyordum, çok aşıktım. Sensiz nefes alamayacağımı biliyordum. Uğruna aştığım o çamurlu anılarını, yüreğinin çukurlarını, tenha sokaklarında çırpınışımı, uğruna verdiğim tüm savaşları bir kalemde silip attım. Nedenini bile sormadan öylece gittim. Çünkü seni ben yaratmıştım. Ve öyle hoyrat, öyle göklerde yaratmıştım ki, karşında dikilsem savurur atardın. Yuva olsam evi başıma yıkardın.

Sen benim hiç bitmeyecek olan çilemdin. Ben bunu bile bile öpüp başımın üzerine koydum seni. O denli sevdim sokağını, çukurunu, çamurunu, nefesinle beraber hayatıma soktuğun her şeyini.

Biz seninle kavuşamadan vedalaşmak zorunda kaldık. Ah şu imkansızlıklar.. Soldurdu tüm çiçeklerimi.

Sen mermi dolu bir tabancaydın ve ben ıskalamayacağını bile bile önüne atladım.

1 Aralık 2017 Cuma

Yorgun Şarkı


Hep aynı veda sözleri, hep aynı hicran. Sıyrıldın mı artık ruhumdan? Peki ya bana olanlar?
Zarar ziyan uğrunda ettiğim tüm tövbelerim. Beni sınamaktan hiç bir zaman vazgeçmedin. Tarttın ölçtün biçtin kendince hesaplar yaptın. Sevginin hesabı olmaz bunu hiç bir zaman anlamadın. 

Senden pek bir şey istemedim. Sev istedim. Yaralarınla kabul ettim. Olmaz dedin. Ah, elde kaldı uğruna ettiğim tüm yeminlerim. 

Ah diyerek söze başladığım her şarkı bende gönül yarasıdır. Sana binlerce ah ile başladım. Artık sen ne anlarsan onu dinle. Ama en çok kalbinden gelen sızıyı dinle. İşte o benim. İç çeke çeke sevdim seni . Ah o endamın, ah o zümrüt yeşili gözlerin..

İçimde büyüyen kör olasıca felaketimsin. Bir türlü kestirip atamadığım, hançeri batırdıkça battığım, kanattıkça kanadığım, eriyip kalıplaşmış bir cesetsin içimde. Kalbimi kaplayan, kederiyle geleceğimi kenetleyen bir ceset.

 Ölü olduğunun farkındasın değil mi? Tıpkı sevgileri ziyan eden diğerleri gibi? Farkına vardığında kalbindeki şarkıları bana geri getirme. Ben artık senin için çalıp söylemeyeceğim. 

18 Kasım 2017 Cumartesi

Kadehi Tutuşuna Bile Aşıktım


Bu yoğun bir his. Kelimelere dökülemeyecek kadar anlamlı. Yaşantıyı allak bullak edebilecek kadar saplantılı. Aşkmış bunun adı. Beni sevebilme ihtimalini beklerken o kadar soyutladım ki kendimi her şeyden. Tıpkı benim yanımda kendini soyutladığın gibi. 

Beni dinlerken ses tonumda onu arıyor muydun? Seni güldürdüğümde buruk kahkahanın altında yatan sebep o muydu? 

Kadehi tutuşuna bile aşıktım. Saçlarının rüzgarda dalgalanışına, okuduğun kitapta çizdiğin satırlara, dinlediğin şarkılara, yolda kafasını okşadığın köpeğe.. Bu sevgiden öte bir şeydi. Aşıktım.  

Yüz hatlarına gökyüzümü çizmiştim, sen benim deniz kıyısındaki çatı katımdın. 


Gittiğinde kalbim dünyanın tersine döndü, orada iki gezegen birbirine çarptı. Her taraf yasa bulandı. Kan revan oldu ruhumun seninle parıldayan tüm yıldızları. Alacalı kalbimi kilitledim, gökyüzünün yerini unuttum. Kurtulmak istedim bağırdım, çağırdım ve sonra kimse sesimi duymasın diye kendi ellerimle ağzımı tıkadım. 

Ne kadar benimsen o kadar yokmuşsun meğer.
Ah şu bir avuçluk kalbe neler yaptın bir bilsen.

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Acı İçimde Hep Varolacaktı


Hayatı en manasız yerlerde sorgulamak aklımın en sevdiği oyundur. Hem zaten her şeyi en manasız yerde yapan, her zaman en manasız yerde bulunan, en manasız adama tutulan bir kadından başka ne beklenirdi ki.

Bu debelenişin içinde bazen merak ediyorum, acaba sen hiç olmasaydın ben yine de böyle biri olur muydum? Güvensiz, dengesiz, sürekli bilmediği bir şeyleri bekleyen, kendini kendine bile ait hissedemeyen.. Sen olmasaydın ben yine böyle yıkılmış biri olur muydum? Unutamıyorum bir türlü. Kendime bu şeyin yakında biteceğini söyleyip duruyorum ve bir türlü bitmiyor. 

Kendimi kendime yenilmiş, acımasız ve çaresiz hissediyorum. Gittiğinden beri kalbime alt tarafı aptal bir adam olduğunu söylüyorum. Artık bu kendimi avutmam da yeterli olmuyor. Artık mesele sadece sana olan o büyük aşkım değil. Yokluğunda kendime çektirdiğim o büyük ızdıraplar. 

Giderken çok güçlü bir kadın olduğumu ve sensizde yaşayabileceğimi söylemiştin. Biliyorum, ama bu sadece yokluğuna direnerek kendime işkence etmemi sağlıyor. Gücümü seni unutmamak adına kullanıyorum. Bunu engelleyemiyorum. 

Ama hepsi bu. Ben buyum, sen bu kadarsın. 

Yıldızları saymayalı ne kadar zaman oldu? Annene çiçek almadığın, beni düşünmeyi bıraktığın kaçıncı gün bugün? Boş ver, zaten gitsen de kalsan da acı içimde hep var olacaktı.

Yaramın acısı geçtiği an, ben yine kanatacak birini bulurum.

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Bedene Taciz Ruha Tecavüz- Kadınlar Günü


Her gün haberlerde taciz-tecavüz haberlerini okuyup kınadıktan sonra ertesi gün aynı şeyi başka bir kıza yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Kendi çoluğunuz çocuğunuzda aynı şeye maruz kaldığı zaman mı? Acaba o zaman da benim çocuğum kuyruk sallamasaydı karşısındakini azdırmazdı iyi ki tacize uğramış, yapan kişi iyi yapmış diyebilecek misiniz?


 Sizin yarattığınız travmalar yüzünden intihar eden, obsesif-kompülsif bozukluğu olan kaç insan var biliyor musunuz? 

İnsan içinde bacaklarınızı iki metre açarak uzatamazsınız, sokaklara tüküremezsiniz, yoldan yürüyen güzel bir kız görünce laf atamazsınız, sokakta öküz gibi kahkaha atamazsınız, sosyal medya üzerinden oranızı buranızı insanlara atamazsınız, sizi istemeyen bir kıza orospu damgası vuramazsınız. Erkeksiniz diye canınız ne istiyorsa onu yapamazsınız. Bana akşam ezanından sonra dışarı çıkamazsın derken, kendinde dışarı çıkma hakkını nereden buluyorsun? Sokaklar güvenilir değilse zaten sizin zihniyetiniz yüzünden güvenilir değil. Tenha sokaklarda yalnız başına yürürken telefonla konuşma gereği duyuyorsak sizin yüzünüzden.


Tacize uğramayan kaç kişi vardır? Bence çok azdır. Ben dört yaşında tacize uğradım ve babamdan utandığım için uzun bir süre kimseye söyleyemedim ve bu uzun bir süre daha devam etti. Anneme söylediğimde ise babama söylemedi. Adamı hala sokakta görüyorum. Ve benim yaşadığım şeyleri artık kimsenin yaşamasını istemiyorum. 


Komşuya oturmaya gittiğimizde iki lafından biri oğlunu övmek oluyor. Ama annem beni övse 'kızını oğluma almam için övüyor' zihniyeti oluşuyor.


 Dünyanın oğlunuzun küçük şeyi etrafında dönmediğini onlara ne zaman öğreteceksiniz? 


Kızlar öyle yapmaz, böyle yapmaz dediğiniz ahlak kurallarını oğullarınıza ne zaman öğreteceksiniz?


Annesi babası olmadığınız halde hiç tanımadığınız bir kızın namus bekçiliğini yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 


İnsanları kendi kalıbınıza göre yargılayamazsınız. Ha, karşınızda ki size göre çok günah olan bir şey mi yaptı? Sözde müslümansınız ya, o zaman o kişi için Allah'a dua edin. 'Allah'ım onu kötülüklerden koru' deyin. 'Allah'ım ona doğru yolu göster' deyin. Kafanızı başka yöne çevirin. Müslüman bir ülkede yaşıyoruz diye açık giyiniyorsa ona küfür etmeyin. Hepsi bu, yapabileceğiniz tek şey bu. Kimseye zorla bir şey yapamaz ve yaptıramazsınız. Artık bunu öğrenin. 


İş yerinde evli çocuklu  patronunun ahlaksız teklifini kabul etmediği için işten çıkarılan kadın, patronunun yazdıklarını ifşa edince yine kadın suçlu bulunmuş. 


Kız instagram kullandığı için babası tarafından öldürüldüğü halde, babası delikanlı adam ilan edilirken yine ölen küçük kız suçlu bulunmuş. 


Küçük kız onu taciz eden kişinin mesajlarını paylaştığı için suçlu bulunmuş. Şişkoymuş, tacizi hak ediyormuş..


Sizin aşağılık tekliflerinize ve mesajlarınıza göz yummayıp karşı çıktığımızda orospu oluyorsak evet beyler biz orospuyuz. 



Kadın tüylerini almıyormuş, iğrençmiş. Kadın dediğin böyle kısa olurmuymuş. Selülitli bacakmış, çarpık bacakmış, cılız bacakmış, kalın bacakmış. Kısa saçlı kadın mı olurmuş. Sa na ne. Sanane be adam. Şişkoysam şişkoyum, zayıfsam zayıfım, makyajı seviyorsam seviyorum. Bunlardan sanane.  Makyaja laf edip doğal kız görünce 'ıyy şu tipe bak' diyemezsin. Biz senin kıllarına bir şey diyor muyuz? Biz seni eleştiriyor muyuz? Biz senin olmayan beynini kamufle etmek için kas olayını abartıp kışın bile çıplak gezmene bir şey diyor muyuz. Biz meme ucumuzu saklamak için sütyenin üzerine atlet giyiyoruz. Peki ya siz? Biz sizinkileri görünce deli gibi kuduruyor muyuz? Gerçi haklısınız bu işler meme ucuyla olacak şeyler değil sizin için nefes alsak yeter.  



Bu ülkede okulda oje sürmek yasak ama okul çağında ki kızla evlenmek gayet normal. Mesele ülkede değil zihniyette. Tecavüzün indirimi olmaz. Merhametinizi tecavüzcülere değil ihtiyaç sahibi yoksullara gösterin. 


 En acısı da kadın kadına birbirimizin arkasını kollayacağımız yerde 'oh iyi olmuş, hak etmiş' gibi şeyler söyleyip magazin okur gibi 3.sayfa haberleri okuyoruz.


Ahlak herkese ahlaktır. Çocuklarınıza matematiği öğretip en güzel yerlere yerleştirme hayalleri kurmak yerine önce insanlığı merhameti ve sevgiyi öğretin. 

13 Temmuz 2017 Perşembe

Uçurumun Dibini Boylayanlara;

Güneş her sabah bizim için doğar. Her gün yeni bir başlangıçtır aslında, yeni bir şans.. Yeter ki fark edebilelim. 

Şimdi insanların seni anlamadığından yakınıyorsun. Yakınma. Seni kendinden başka hiç kimse en iyi şekilde anlayamaz. Neyi gerçekten istediğini, ne ile daha iyi motive olabileceğini en iyi sen bilebilirsin. 

Seni ayağa kaldıracak bir süper kahramana ihtiyacın yok. Asla, asla, asla kendinden başka hiç kimseye ihtiyacın yok. Sen kendi başına en iyi işi çıkarabilirsin.


Kalbin yüzünden hep yenildin. Yenildiğini zannettin. Ama şunu bil ki, bir gün kalbin yüzünden yaptığın hatalarla hayallerine ulaşacaksın. Bu gün 'her şey kalbim yüzünden' dediğin şeyler yarın 'kalbim sayesinde' dediğin şeylere dönüşecek. Her şeyin tadını çıkarmaya bak. 


Hayatın bir başkası uğruna harcanacak kadar uzun olmadığını fark ettiğinde çok geç olabilir. Hayata anlamlı bak ve baktığın küçük detayları anlamlandır. Ne de olsa her şey bizim için. 

Hadi bu gün birlikte yeni bir başlangıç yapalım, ne dersin?

17 Haziran 2017 Cumartesi

Buz Ve Ateşin Masalı


Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Gül bahçesi diyarında Ateş adında bir prenses yaşarmış. Ateş prenses saçlarını savurduğunda her yer aydınlanıyor, gülümsediğinde ise her yeri ısıtıyormuş. Bu prenses hayatı boyunca hep gerçek aşkı aramış. Ama Ateş prenses o kadar güzelmiş ki bir türlü onu gerçekten seven bir prens bulamıyormuş. Ne zaman karşısına bir prens çıksa ona 'beni neden seviyorsun?'diye soruyormuş ve 'çünkü çok güzelsin' cevabını alıyormuş. Prenses artık iç güzelliğine önem veren bir prensle karşılaşmak istiyormuş ama nerelere giderse gitsin bir türlü aradığı prensi bulamıyormuş. 



Günlerden bir gün Ateş prenses aradığı aşkı ölmek uğruna gül bahçesi diyarından uzaklarda aramaya karar vermiş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş ve sonunda karşısına kocaman bir mağara çıkmış. Mağaranın içi o kadar karanlık ve soğukmuş ki Ateş prenses daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayıp geri dönmeye karar vermiş. Tam yola koyulacağı vakit mağaradan sesler gelmeye başlamış. Ateş prenses yaklaştıkca mağaradan gelen sesler güzelleşiyormuş. Ateş prenses sesin güzelliğine dayanamayıp mağaraya girmiş ve mağarada yalnız başına şarkı söyleyen Buz prensle karşılaşmış. 

Prensensesi gören buz prens 'yaklaşma!' diye bağırmış. Ateşprenses 'benden korkmana gerek yok sana zarar vermem, sesin o kadar güzeldi ki mağaraya gelip kim olduğunu görmek istedim. Neden burada yalnız başına yaşıyorsun?'

Buz prens prensese hikayesini anlatmaya başlamış. 'Yıllar önce ormanda gezerken bir kızla karşılaştım. Birbirimize aşık olduk. Bir gün onun cadı olduğunu öğrendim. Beni kendi yaşadığı cadılar diyarına götürmek istedi. Ben istemeyince kalbimi buzla kaplayıp bu mağaraya hapsetti. Yıllardır burada yapayalnız yaşıyorum güneşi, bulutları, ormanları, çiçekleri uzun zamandır görmedim. Lütfen beni bırakıp gitme'

Ateş prenses Buz prensin bu haline çok üzülmüş ve ona arkadaşlık etmeye karar vermiş. Günler geçmiş haftalar geçmiş ve prensle prensesin arkadaşlığı büyük bir aşk dönüşmüş. Prensesin ateşi git gide sönüyormuş ama prensle o kadar mutluymuş ki onu bırakıp gidemiyormuş. Buz prensin kalbini ısıtmaya çalışırken prensesin Ateşi günden güne yok olmuş. Prenses mağarada güneş görmediği için karanlıkta git gide hasta olmuş. Buz prense yaklaşmak uğruna ateşinden vazgeçmiş.. Buz prens ise artık özgürmüş. Kalbinin etrafındaki buz kütlesi Ateş prenses sayesinde erimiş. Buz prens Ateş prensesi mağarada bırakmış ve yıllardır hapsolduğu mağaradan nihayet çıkmış. 

Buz prens günlerce yürümüş ve yıllardır hayalini kurduğu Gül bahçesi diyarına ulaşmış. Birdene görsün, Gül bahçesi diyarındaki bütün güller solmuş. Her yer mağaradaki gibi karanlık ve soğukmuş. Ölmek üzere olan güllerden biri Buz prens'e 'Sen bizim saçlarıyla diyarımızı aydınlatan, gülümsemesiyle etrafı ısıtan Ateş prensesimizi öldürdün'demiş. Buz prens yaptığından pişman olup geri döndüğünde Ateş prenses çoktan ölmüş. Buz prensin bu yaptığı tüm hayatını etkilemiş. 

26 Mayıs 2017 Cuma

Kendini Unutturmayan Anılar


'Hep yanında olacağım' diyerek söz vermiştin. Bende, git desen bile gitmeyeceğimi söylemiştim. Günler sonra gitmen gerektiğini söyledin. Sensiz olabilecek kadar güçlü olduğumu söyledin. Kendine iyi bak dedin. İçim kan ağlayarak tebessüm ettim, hoşça kal dedim. 

Gittin.

Sen hoşça kaldın mı bilmiyorum ama ben kendime iyi bakamadım. Yokluğunun verdiği acıyla çokça saçmaladım. Başıma ne geldiyse umut ile nefret arasındaki çizgide kalmaktan geldi. Yokmuşsun gibi davranırken yok oldum. Sanki hayatıma hiç girmemişsin gibi yaşamaya çalışırken kendimden oldum. 

Eğer sana inanmasaydım suçlu olmayacaktın.

Katili miyim kalbimin?

21 Mayıs 2017 Pazar

Kendimizle Konuşmanın Yararları


Eğer insanlara tüm hayatlarını etkileyecek bir tavsiye verecek olsaydım, onlara 'kendinizle konuşun' derdim. 

İçimizden sürekli konuşuruz. Her seferinde laf lafı açar, konudan konuya atlarız. Hele bizim için çok önemli bir konuda yoğunlaşmışsak işler daha karmaşık bir hal alır. Geçmişe gideriz, bugüne bakarız, keşke böyle değilde şöyle olsaydı ile başlayan hayaller kurarız, acaba deriz,belki deriz. Mantığımızla kalbimiz aynı anda konuşup kafamızı karıştırır. Kendimizi düşünce kaosunun içinde buluruz ve hangisini mantığımız, hangisini kalbimiz söylüyor ayırt edemeyiz.

Peki içimizden konuşup düşünce karmaşası yaratmak yerine sesli düşünürsek ne olur? 
Öncelikle kendimizi en iyi kendimiz tanırız. Bu yüzden ağzımızdan çıkacak olan her şeyi en iyi kendimiz analiz edebiliriz. Düşüncelerimizi sesli bir şekilde dile getirdiğimizde neyin kalbimizden, neyin aklımızdan geçtiğini ayırt edebiliriz. Sesli düşündüğümüzde beynimiz bir konuya odaklanır, yani o an ağzımızdan çıkan ne ise ona. Çünkü sesli düşündüğümüzden, içimizden konuştuğumuz gibi laf lafı açamaz. Böylece içimizde ki kaos biter. 


Sesli düşünmek için sebepler;
  • Kimse seni senin kadar iyi anlayamaz.
  • Konuya daha sağlıklı odaklanırız. Böylelikle kendimize konuya yönelik analiz edici sorular sorarız. 'Bunu gerçekten istiyor muyum? Şu an tam olarak ne hissediyorum? Onu gerçekten seviyor muyum?' vb gibi soruları kendimize sorarak cevaba yönelik kararlar verebiliriz. 
  • Kararlı bir ses tonu her zaman işe yarar. Örnek verecek olursak kendinize sorduğunuz sorulardan sonra kararlı bir ses tonuyla 'Hayır sen onu sevmiyorsun, sadece çok yakışıklı/güzel olduğu için onu istiyorsun' dediğinizde iç sesinizde bunu benimseyecektir. 
  • Hangi düşüncenin daha uygun olduğunu anlayabilirsin. Ses tonu ve mimikler yalan söylemez.

12 Mayıs 2017 Cuma

Artık Öğren


Gidiyorum diyemezsin, ölüyorum ve seviyorum da. Sen içi boşluktan ibaretsin. Kalacak bir yüreğinin olmadığı gibi sevecek bir yüreğinde yok. Gitmek için vedalarında yok. Sevmediğin yerden gitmeye bile üşenen bir dengesizsin.

Aşk zıtlıklarla doludur ve sana zararı olmayan şeyin mutlaka karşı tarafa verdiği bir zarar vardır. Gitmekle kalmak arasında bile bana zarar veriyorsun. Senin, sevemediğin halde kaldığın yerde bile savaşları ben veriyorum.

Ve artık öğren, zamana bırakanlar ahmaktır. Beyin insanlara doğruyu bulabilmek, analiz etmek, aynı hataları bir daha yapmamak için verilmiştir.


Beni anlamanı beklemiyorum. Delirttiğin birini anlayamazsın. Anlayabilsen zaten delirtmezdin. Ben kaybetmeyi iyi biliyorum. Senin ise iyi bildiğin iki şey var; kaybettirmek ve delirtmek.

Senin gitmekle sevmek arasında çektirdiğin işkencenin içinde, umutla intihar arasındayım. Hiç kazanamadan sürekli kaybediyorum. Sürekli duygularıma yeniliyorum. Zaten kaybetmekten hiç bir zaman korkmadım. Keşke sende korkmayıp bir şeyler yapsaydın. 

Yenilsem de, kaybetsem de yaşadığım her tecrübeye değdi.

Bir tek sorun vardı. O da, seni kaybedip defalarca kazanmaya çalışmaktan hiç bir zaman yorulmayıp ders alamamamdı.

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Kabullendim de Vazgeçemedim


Üç yıl önce canım deyişin hala kulaklarımda. Kim yapabilir bunu. Kim yıllardır duymadığı bir sesi her gün duyabilir. Kim kalabalıklarda birbirine çarpa çarpa yürürken boşluklardan düşebilir. Benden başka kim seni görmekten korkarken bunu deli gibi isteyebilir?

Kim canına susamışlıkla aşka susamışlık arasında ömür tüketmeye razı gelir? Söyle, eğer beni bırakmışsan ben neye tutunuyorum? Bittiyse madem, ben her iç çekişimde ciğerlerimi nasıl seninle doldurabiliyorum?

Seninle hiç savaşmadık biz. Aramızda hiç entrikalar dönmedi. Masumca girdin kalbime. Sevmediğini öğrendiğimde hiç hesap soramadım. Kıyamadım. Konduramadım. Gelirsin dedim. Bu kadar derin giden bir şeyin böyle aniden, sessizce biteceğine inanamadım. Bilemedim.

Bana el olduğun gün yaşanmışlıklar ziyan oldu. Bunu kabullendim. Ama beklemekten hiç vazgeçmedim. 

Bir gün üşümüş gibi hissedersen gel,

İçimde bıraktığın yangınla seni ısıtırım.

5 Mayıs 2017 Cuma

Şimdi Mutsuzsan Eğer


Şimdi mutsuzsan eğer, sebebi, sana olan aşkımın vermiş olduğu ağırlıktandır.
Şimdi mutsuzdan eğer, seni mezara kadar sevecek olan birini terk edip gitmiş olmandandır.
Bitmişsek eğer sebebi, yalanlarındandır.

Senin benim kadar yanmışlığın yok. Benim kadar sensizliğin yok. Susmayan yakarışların, ölmüş birine ölmüşlüğün yok. Ondandır.


Madem bu kadar güzel anıyı paramparça edecektin neden girdin hayatıma? Madem gidecektin neden sevdiğin şeyleri sevmeyi öğrettin. Oysa ben sadece sana, bir tek sana yandım.

Senden bahsederken hala sesim titriyor. Sesimin titremesinden komik olansa, hala senden bahsediyor olmam. Elimde değil, içimde bir yerlerde fısıltılar bitmediğini haykırıyor. Tanrı en hazin sonu bize yazdı. Ben bu hikayede lanetlenmiş olanım.


Bitmemiş gibi hissediyorsam eğer, sebebi; hiç başlamamış olmasındandır.

Sen de bitmemiş gibi hissediyorsan eğer, sebebi; yarım bırakmış olmandandır.

25 Nisan 2017 Salı

Kendini Tedavi Etme Yöntemleri


Önce o kalbini yerinden çıkarıp kilitli bir sandığa koy, o orada ağlayıp sızlasın. Yoksa çok saçmalayıp ilerde pişman olacağın hatalar yaparsın. Canın yanarken kalbini dinlersen, ilerde kendinden nefret etmene sebep olacak pişmanlıklara imza atarsın. Bu yüzden kalbini bir süre dinleme.

Acını zamana bırak, kendini değil. Kendine acıyarak boşa geçireceğin zamanı, acıdığın huylarını değiştirmekle harca. Kendine bugüne kadar başlamak isteyip başlayamadığın bir meşgale edin. Aşk romanları değil, kişisel gelişim kitapları oku. Onun sevdiği şarkıları dinlemeyi bırak. Acaba bunu kimin için dinliyordur diye düşünüp irdeleme. Gidenin yokluğuyla başa çıkmaya çalışırken acıya aşık olma. Onun sevdiği şeyleri sevmekten vazgeç. 


Çok uğraşıp didinip istediğini elde edemediğinde kendini çaresiz ve yıkılmış hissedebilirsin. Olsun. İçine kapanabilirsin ya da tam tersi kendinle konuşmaya başlayabilirsin.  Herkes hayatının bir döneminde delirir ya da delirdiğini zanneder. Ve sonra hepsi geçer.

İnsanların seni anlamadığını önemsemediğini düşünüyorsun. Peki önce sen kendini anlayıp önemsemeye ne dersin?

 İnsanlardan kendi içine sığınıp kendini analiz et, anla, ve kavra. Aklından geçen kötü şeyleri diline getirme. Kendini cezalandırmayı bırak. Kendine ve potansiyeline inan. 

Acını başkasının kollarına atlayıp geçiştirmeye çalışma. Tek başına ayakta kalmaya çalış. Eğer bunu başarabilirsen ayağa kalktığında bir daha kimseye ihtiyaç duymayacaksın.

14 Nisan 2017 Cuma

1138 Günden, Günlüğümden


Gideceğini hissettiğimde bir günlük tutmaya karar verdim. Günlüğümün ilk cümlesi şöyle başlıyor..
" Artık ikilemde kalmaktan yoruldum. Ne sevgili gibiyiz ne de arkadaş. Ona açılırsam en fazla ne olabilir ki! En kötü ihtimal onu kaybederim ve zamanla unuturum."

Cesaretimi toplayıp sana açıldığımda sadece 18 yaşındaydım. Şimdi ise 22 yaşındayım. Seni kaybettim. Zaman geçti. Unutamadım.

Başlarda çok ağladım. "Seni seviyorum" diyen adamın "benim sevme duygum yok!" demesini aklım almadı. Sadece kafanın karışık olduğunu düşündüm. Beni gerçekten terk edip gittiğini idrak edemedim. Hayatımda ilk defa dua ederken haykırarak ağladığımı gördüm. Biraz zaman geçtikten sonra sırf dualarım kabul olmuyor diye inancımı kaybettim. Sürekli içmeye başladım. Sarhoş oldum, tanımadığım insanlarla dans ettim. Seni saatlerce insanlara anlattım. Kendimi senin yerine koyup bana birde oradan baktım. Sırf mantıklı bir cevap bulabilmek için senin gibi düşünmeye çalıştım. Çok özledim. Okulunun önüne gelip seni saatlerce bekledim. Gelmedin. Belki karşılaşırız diye mahallene bile geldim. Fotoğraflarına bakıp ağladım. Kendimi öldürmek istedim. Eve kapandım. Hani kızlar depresyona girince saçlarını kestirir ve her şey değişir ya. Ben iki kere saçımı kestirdim, altı kere saçımı boyattım hiç bir şeyi değiştiremedim. Okuduğum kitapta seni buldum. Kitabı kapattım. Korku filminde bile sana ağladım. İnsanlara karşı tahammülsüzleştim. Çok kavga ettim. Her gün fal baktırmaya başladım. Tırnaklarımı boğazıma geçirdim. Gittiğini kendime böyle kabullendirmeye çalıştım. Beceremedim. Kafamı duvarlara vurdum. Tüm bunlar olurken hala aptal gibi dönmeni bekliyorum tabi. Çünkü sen benim yansımamdın ve böyle güzel bir şey bu kadar kolay bitemezdi. Bu bir şaka olmalıydı.


Sonra doğum günümde beni hiç sevmediğini, eski sevgilini unutamadığını öğrendim. Bana bakarken aslında beni değil onu gördüğünü öğrendim. Ve birde seni unutabilmem için başka ortamlara girmem gerektiğini söylediğini öğrendim. Bende bu harika tavsiyenden sonra gittim senin gibi yeşil gözleri olan bir adamla.. 


Aynanın karşısına geçtim, önce gülme krizine girdim sonra ağlamaktan kendimden geçtim. Tüm bunlar olurken öyle korktum ki delirdim diye düşündüm. O gün kendimden nefret ettim. Her şeyin bir yalan olduğunun farkına ancak varabildim. 

Bunca şeyi yaşarken hala sana yazmaya devam ettim. Her gece Pera-biri vardı şarkısını bıkmadan ağlayarak dinledim. Sevdiğin şeyleri sevmekten vazgeçmedim. Kendi kendime konuşmaya başladım. Bir kaç kere yolda karşılaştık, her seferinde gözden kaybolana dek seni izledim. Arkanı dönüp bana koşarsın diye bekledim. Gelmedin. Benim gençliğim gitti sen gelmedin. Beni neden sevmediğini düşünürken delirdim. Bazı şeylerin farkına varmak yine de beni aşkımdan vazgeçirmedi.

Ve biliyor musun bir daha hiç arayamayacağım numaranı hala silemedim.


10 Nisan 2017 Pazartesi

Karşında Diz Çöker Ağlarım




Senden sonra kimseye güvenmedim. Hatta içimdeki sana güvenip inanmamı sağlayan masum saf kız çocuğunu tırnaklarımla kazıyıp attım. Senden sonra beni seven insanları üzmekten zevk aldım. Sana olan hıncımı başkalarından çıkarttım. İnsanları kırıp dökerek beni sevmelerini sağladım, canlarını yakmaktan haz aldım. Kimseye boyun eğmedim. Hayatı hem onlara hem kendime zehir ettim. Sanki sevilmeye hakkım yokmuş gibi hırçınlık yaptım. Kendimi tanıyamayacak hale getirene kadar yıprattım. 


Biliyor musun, bir daha aynı şeyleri yaşamamak için lafımı sakınmadan canımı yakanın canını okurum. Kırar döker ziyan ederim. Harcarım. Gerekirse parça pinçik ederim. Talan eder yangına çeviririm. Herkese bağırıp çağırırım.
Ama senin karşında diz çöker ağlarım.

7 Nisan 2017 Cuma

Belki Okursun Diye


Seni sana yazıyorum, kimseden böyle naif okuyamazsın kendini. Katledişini sevgi dolu anlattım sana. 'Bak böyle böyle ağlatmıştın beni, ama teşekkür ederim yaşattığın her acı, olduğun her saniyeye değdi' dedim. Hiç okumayacağın kokulu defterlere anlattım bizi. 

Biliyor musun, seni anlattığım her adam hayranlıkla baktı bana. 'Bir kadın nasıl bu kadar tapar bir adama?' diye sordular. Seni kıskandılar. Tüm bunlardan hiç haberin olmadı senin tabii. 

Sana 'ne kadar şanslısın, seni ölene kadar karşılıksız bir aşkla sevebilecek bir kadına sahipsin' demeyeceğim. Öyle anlıyorum ki kusurlu biriyim ben. Sevilebilecek biri değilim. Yoksa neden gidesin ki, değil mi canımın içi?

Eğer hala seni sevdiğimi bilseydin. Korkardın. Deli ve takıntılı olduğumu düşünürdün. Hayır sevgilim, ben sadece aşkına sadık bir kadınım. Tüketim çağındayız diye filmler gibi şarkılar gibi aşkıda tüketecek değiliz ya. Eski kafalıyım ben. Ne de olsa dokunmadan sevdim ben seni, fikrine, gülüşüne aşık oldum.

Hiç bir zaman bitmeyecek bu sadakatim. Elimde kalanlardan bile fazlasını yitirmek uğruna hep, içinde kaybolan yüreğine sadık kalacağım. Ne pahasına olursa olsun ben hep o yeşil gözlerde tutsak kalan mutsuz kadın olacağım.

Ne yazık, sevdiğim adam hakkında bir günlük tutmak isterdim. Ama sevdiğim adama olan aşkımın derinliğini kaybettikten sonra fark ettim. Bir kaç gün ardından yas tutarım ve hayatıma devam ederim diyordum. 

Yokluğunu bir zamanlar hayran olduğun sesimden dinlemek istersen, beni bıraktığın defterde seni bekliyor olacağım.

3 Nisan 2017 Pazartesi

Bir Kadın Bir Adamı Bu Kadar Nasıl Sevebilir?


Uzun zaman sonra fotoğraflarına baktım. Dakikalarca, saatlerce... Yine o yeşil gözlerde attı kalbim. Kalbim, sanki bana geri dönmüşsün gibi heyecanla çarptı. 

Sonra aşık olduğum her ayrıntına uzun uzun bakmaya devam ettim. Bana baktığın gözlerine, güldüğün dudaklarına, öptüğüm yanağına, tuttuğum ellerine...

 Bir zaman sonra aşık olduğum adamı yeniden görüyor oluşumun heyecanı yerini korkuya bıraktı. Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Sanki denizin kıyısında bembeyaz dekore edilmiş küçük, bahçeli bir ev varmış. O evin içinde çok mutluymuşuz. Hava hep güneşliymiş. Ben sana her hafta sonu musakka pişiriyormuşum. Sende o sırada bahçede çimenlere uzanıp benim için bir kitap okuyormuşsun. Bitirince bana vermek için bizi anlatan yerlerin altını çiziyormuşsun. Sonra aradan yıllar geçmiş, ben o eve yalnız başıma dönmüşüm. O bembeyaz huzur dolu ev yıkık dökük yosun tutmuş duvarlarıyla karşıma dikilmiş.Benim için altını çizdiğin tüm kitaplar paramparça yerlerdeymiş. Kimisi yırtılmış kimisi yanmış. Dışarıda bu evdeyken hiç tanık olmadığımız şiddetli bir yağmur varmış. Dışarı çıkıp yağmur taneleri kadar ağlamışım senin oturup bana gülümsediğin yerde. Bu tanıdık ev, bu bahçe artık yabancıymış. Korkuyormuşum.

Sanki o tanıdığım, aşık olduğum adam aslında yabancı bir elmiş. Ya da yokluğunda çektiğim ızdırap yüzünden gözlerinde bulduğum huzurdan korkuyorum, bilmiyorum. 

Bak ben ölüyorum. Bunu uzun zaman sonra fotoğrafların bakıp, kalbimin deli gibi çarpışından anladım. Bunları düşünürken farkında olmadan kafamı duvarlara vurduğumu fark ettim. Sen gittin. Ben bunu bir türlü kabullenemiyorum. Başka bir kadına aşık olduğunu, beni onun yerine koymaya çalıştığını, zerre kadar sevmediğini, ben burada bu haldeyken senin umursamayışını.. Bunları kabullenemiyorum. 

Hiç bir zaman bitmeyecek bu delilik. Artık kendime hayret ediyorum. Soruyorum kendime;

'Bir kadın bir adamı bu kadar nasıl sevebilir? Tüm olanlara rağmen nasıl?'

31 Mart 2017 Cuma

Sana Rastladığım Gün




Sana rastladığım gün, benim için hayatın akışı durdu. 

Sen gittiğinde bile sana ilk rastladığım yerde seni sevmeye devam ediyordum.
Başkasını sevdiğini söylediğinde, canın yandığında, ağladığında, güldüğünde, onu unuttuğunda, yeni birine aşık olduğunda, ben hala seni aynı yerde bekliyordum. 

Omuzuna ilk kez yattığım, bana ilk  kez güldüğün, kokunu içime çekip 'bu adam benim yuvam' dediğim yerde hep seni bekliyordum.

Bir kez olsun gelmedin. Aramadın. Sormadın. Umursamadın. Pişman olmadın. Yaşattıklarına bakmadın. Bir an olsun geriye dönüp bana ne olduğunu görmedin.

Meğer ben, sana rastladığım gün tatlı bir rüyaya dalmışım.
Ve sen öldüğünde, ben elimde çiçeklerle seni orada bekliyor olacağım.

24 Mart 2017 Cuma

Goddessizm Kuralları 2


  •  Sadece kendi yaşadıklarından değil başkalarının yaşadıklarından da ders çıkart.

  • Keşke diyeceğin yerde iyi ki de.

  • Her zaman ilk yaptığın şey en iyisidir ama her zaman bir sonrakinde daha iyi olacaksın. Bazı çelişkileri kabullen.


  • 'Ben hiç yalan söylemem' diyen insan yalan söylemiş olur, yalan söyleme demiyorum, yalan söylememeye çalış.

  • İnsanların sürekli geçmişe takılıp 'sen bunu yaptın, sen bunu söyledin' gibi cümleler kurmasının sebebi karşı tarafta empati yeteneğini yetersiz bulup empati kazandırmak istemesidir. Bazı sorunlarla başa çıkmak istediğinde bunu hatırla.

  • Tartışma esnasında karşındakine 'sakin ol' gibi cümleler kurman daha fazla sinirlenmesine neden olacaktır. 

  • Tartışma esnasında alakasız bir şey isteyip dikkat dağıtabilir, sakinleştirebilirsin.

  • Senden hoşlanmayan birine iyilik yapıp seni sevmesini sağlamak seni amacına ulaştırmayacaktır. Eğer birinin seni sevmesini/hoşlanmasını istiyorsan ondan bir iyilik isteyebilirsin. İyilik yapma, iyilik iste. Böylelikle seni düşünecek ve sempati duyacaktır.

  • Anne baba olduğunda yapmak isteyip yapamadıklarını çocuğuna yükleme, bırak kendi hayatını kendi seçsin.

  • Hayatından sevgi-saygı-sabır-sadakat dörtlüsünü eksik etme.

  • Yalanları inanılır kılanın ayrıntılar olduğunu unutma.

  • Birine bir şey öğretmek istiyorsan soru soracağı anı bekle.

  • Sağlıklı ve kalıcı bir ilişki istiyorsan karşındaki kişinin kişiliğini değil, davranış ve çabalarını öv.

  • Saygı doğuştan gelmez, kazanılan bir olgudur. Gösterilen saygıyla yetinmeyip daha fazlasını istersen büyük ihtimalle gösterilen saygıyı da kaybedersin.

  • Saygı görmek istiyorsan önce saygı göstermeyi dene.

  • Her sabah uyandığında güne farklı konseptlerle başla. Önce aynada kendine daha sonra sevdiklerine o gün ne olmak istiyorsan onu söyle. Mesela yarın aynaya bakıp 'Günaydın bu sabah kendimi çikolata gibi hissediyorum' de. Öbür gün turta gibi diğer gün prenses gibi vs.. Böylece hem eğleneceksin hem de kendini sevip değer vermeyi öğreneceksin. Üzülüp kırıldığımız, kendimizden nefret etme eğilimlerimizin olduğu şu günlerde bu metotlar şart.


21 Mart 2017 Salı

Kendimi Bekliyorum


Aşk romanı okumaktan sıkılırsan, başka kitaplara yönelirsin.
İzlediğin filmden sıkılırsan, kanalı değiştirirsin.
Hep aynı kafeye gitmekten sıkılırsan, yeni mekanlar keşfedersin.
Saçından sıkılırsan, başka bir model kestirirsin.
Siyah ojeden sıkılırsan, kırmızı sürersin.
Arkadaşından sıkılırsan,başka bir arkadaş edinirsin.

Peki ya kendinden sıkılmışsan? O zaman saçını, ojeni, yediğin yemeği, dinlediğin müziği, onu, bunu, şunu, neyi değiştirirsen değiştir bir yere varamazsın. Hep olduğun yerde kalırsın. En fazla geçmişe gidebilirsin, geleceğe değil.

Ben kendimden sıkıldım, bu yüzden hayata tutunmaya hevesim yok. Elimi neye atsam hevesim kırılıyor. Kendimi hiç bir yere ait hissedemiyorum. Önce kendimle olan derdimi çözmeliyim. 

Pekala, nedir benim kendimle olan derdim?

Sevemiyorum kendimi. İçimden sıkılıyorum, aşınmış ruhumdan sıkılıyorum. Mesele keşke sadece fiziksel görüntümden sıkılmak olsaydı.

Kendimi hiç bir yere, hiç bir kimseye ait hissedemiyorum. Yokum sanki. Korkularımın içinde yok olmuşum sanki. 

Kendime gelmeyi bekliyorum, kendimle barışabileceğim günleri bekliyorum. 

Öyle oturmuş geçmişte yaşayarak geleceği bekliyorum.

Kendimde öldüm, sende dirilmeyi bekliyorum.

17 Mart 2017 Cuma

Dengesiz Adamların Kızları


Sevdiğin birinden ayrı kaldığında zorda olsa özlemine alışırsın. Biri seni terk ettiğinde canın ne kadar acırsa acısın alışırsın. Hatta ölüme bile alışırsın. 

Ama bir insanın dengesizliğine asla alışamazsın.


Sabah başka, akşam başka davranan bir insanın verdiği acıya alışmak.. Terk etse, sevmiyor diyebilirsin. Ölse, artık gelmeyeceğini kabullenirsin. Ama ne zaman ne tepki vereceği belli olmayan birine hiç bir zaman alışamazsın. Sizi her kırdığında 'aman zaten dengesizin teki' diyemezsin. Her seferinde ilkmiş gibi canın yanar. 

Kolay kolay birinin ölmesini dileyecek biri değilsindir. Ama biri vardır ki, sürekli seni bu düşüncelere iter. O kişi sana, nefret ettiğin birini aynı zamanda deliler gibi sevmeyi öğreten biridir. 

Ona bir şey olacak olsa uğruna canını verirsin, aynı zamanda ondan nefret etmeyi dilersin. Ona karşı tahammülün bitse de tükenmez. Çünkü 'ölüm var' deyip susarsın. O mutluysa mutlusundur, o üzgünse daha senin üzülmene kalmadan muhtemelen seni üzecek şeyler yapar. 

O dengesizin birini sevmekten vazgeçemezsin. Canını ne kadar yakarsa yaksın ondan vazgeçemezsin. İleride bir gün pişman olup vicdan azabı çekmemek için onu terk edemezsin. Ne kadar canını okursa okusun buna alışamazsın, alışamadığın halde sevmekten vazgeçemezsin.

Aklını da kaçırsan, kafayı da yesen o senin yuvandır. Onun kadar seni koşulsuz şartsız sevecek birinin bu Dünyada var olmadığını bilirsin. Gün geçtikçe sende ona benzersin. Ona benzemezsen de ona benzeyen birine aşık olursun.

Hani bazı kızlar vardır, her seferinde kendini üzen adamlara aşık olur. Canını ne kadar yakarsa seni o kadar çok seviyormuş gibi hissettiğin, ne zaman ne yapacağın belli olmayan dengesiz adamlar girer hayatına, seni çok sevdiğini zannedersin. Kızlar böyle adamları sevmeyi babalarından öğrenir.

14 Mart 2017 Salı

Doğru Kişiyi Yanlışta Arayanlara


Şimdi ben size "çok iyi biriyim, hiç yalan söylemem bla bla.." desem bunu hiç biriniz önemsemeyeceksiniz. Ama size "benim duygularım yok, güvenilmezim, ben sadece kalplerde sürter giderim, sürekli yalan söylerim, hatta söylediğim yalanları unuturum" desem hepinizin ilgisini çekeceğim.

Belki gerçekten kötü biriyimdir ama buna hiç biriniz inanmak istemeyeceksiniz. Üstüne birde neden böyle şeyler söylediğimi düşünüp içimdeki iyiliği bulmaya çalışacaksınız. Peki ya gerçekten kötü biriysem?

Empati yeteneğimizi yanlış insanlar için mi kullanıyoruz? Umutsuz vakaları hayata döndüreyim derken kendimiz umutsuz vaka haline geliyoruz. Bazen gerçekten iyi olan insanları görmüyoruz, körü körüne kötüye bağlanıyoruz. Başından bize zarar vereceği belli olan kişiye psikolog oluyoruz. Sonra sularına kapılıyoruz. En sonunda dalgaların altında kalıyoruz. Kendi kendimizi hırpalıyoruz. Daha kendimize neyin iyi geleceğini bilmezken başkasını iyileştirmeyi görevleniyoruz.

Ya gerçekten " iyi biriyim, hiç yalan söylemem" diyen kişi doğru söylüyorsa?

Başka insanların masalının kahramanı olmaya çalışmak yerine önce kendi masalımızda kendimizi kurtarmalıyız. Önce kendimizi sevmeliyiz, kendimize güvenmeliyiz. Sonra hislerimize güvenmeliyiz.

İşte o zaman hislerimiz bizi doğru kişiye götürecektir.

10 Mart 2017 Cuma

Beni Seversen Yinede Üzülen Ben Olacağım


'Üzgünüm' dedim, 
Ama üzgün değildim. Üzülemiyordum ki ben. Üzülmekten öte bir şey vardı bende. Sevemiyordum, bağlanamıyordum. Aslında sadece korkuyordum. 

Sonra dedim ki ' benimle boşa vakit kaybetme'.

En sonunda pes etti. Aylarca tüm hüznüme tahammül eden adam kendine yasakladığı o soruyu sordu;
'Hala onu seviyorsun değil mi?'

Uzaklara dalıp iç çektim. Sözlerimi toparlayabilmek için kendime zaman kazandırmaya çalışmıyordum. Tam tersi, böyle konulardan laf açıldığında yoruluyordum. 

'Hayır' dedim.'Kimseyi sevmiyorum. Kendinden başka birini sevemeyen bencil biri olduğumu düşünme. Çünkü ben kendimi bile sevmiyorum. Ne benim yeniden birine inanıp güvenecek halim var, ne de senin kendini inandırıp güvenimi kazanacak zamanın.'

Benim öyle birini sevip bağlanmak gibi hünerlerim yok demek isterdim. Ama aksine ben çok güzel sever çok güzel harcanırdım. Bu yüzden sevmekten korkuyordum. Kimseyi unutamadığım, aklımda birinin olduğu falan yoktu.Ben birini değil yaşadığım acıları unutamıyordum. Hep nasıl bu kadar aptal olabildiğime kızıyordum. Ve emindim, bundan öncekiler gibi yine terk edilecektim. Bu benim kaderimdi. Artık bahçesinde bir sürü kedi besleyen ben, hayvanları sevmekten bile korkuyordum. Ya onlara giderse, ya ölürlerse. Artık kaybetmeye dayanamazdım. 

Bu yüzden ona dedim ki;
'Beni seversen üzülürsün, benden sana hayır gelmez demek isterdim sana. Ama biliyorum, beni seversen, yine de üzülen ben olacağım.


4 Mart 2017 Cumartesi

Geliyor muyum Hiç Aklına?


İlk ne zaman öldüm biliyor musun? 
Bensiz gülebildiğini gördüğümde. Hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettiğinde.

 Üstüne birde benim sana ağlayarak dinlediğim şarkıları, senin başka biri için dinlediğini gördüm. Buna alışmak biraz zor oldu. Düşünsene benim sana ağladığım şarkılardan sen başkasına ağlıyorsun. Ve benim sana yazdığım yazıları okuyunca aklına sana olan büyük aşkım değilde başka bir kadın geliyor. Ben bunca şeye katlanırken sen orada hiç bir şey yaşanmamış gibi hayatına devam ediyorsun. 

Hiç anlayamıyorum, sevmeyen adam nasıl öyle güzel bakabilir ki?Geliyor muyum hiç aklına? Pişman oluyor musun? Utanıyor musun bana yaşattıklarından? 
Hayır, iki yüzün var ama bir kalbin yok değil mi?

O kadar süslü cümle kuruyorum, bir türlü terk edilmeyi kalbime izah edemiyorum. Üstelik biliyorum, katlandığım hiç bir acı sana değmez.

Gölgeni bile görse sayfalarca şiir yazacak kadını terkedip gittin sen,
Dilerim ki yaşadığım herşeyi yaşamak zorunda kalırsın.
Dilerim ki kalbindeki o hasret ağrısı ömrünce dinmez.
Dilerim ki kalbinin ağrısı ancak ölümle biter.

Dilerim, ahım yakanı ahirette bile bırakmaz.

27 Şubat 2017 Pazartesi

Aşk Kadar Cesaretim Vardı


Gidişine sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. 
Sözde katilimden kurtuluyormuşum gibi görünüyordu. Ama kalbim o katile tapıyordu. Kalbimde adından tek kelime kalmayana dek kendini kazı ve git isterdim. Sen ise adını kalbime kör bir makasla kazıyıp gitmeyi tercih ettin.

Gidişin düğünüm müydü cenazem miydi bilemedim.
Sözde çektirdiğin ızdıraptan kurtuluyormuşum gibi görünüyordu. Ama çekeceğim ızdırabın asıl gidişinle başladığını o an bilmiyordum. Seni herşeyinle sevmiştim, hiç gitme isterdim. Sen ise okyanuslarda yıkansam sönmeyecek bir alevin ortasında bıraktın beni.

Şimdi;

Kalbim kırık değil, katliam yeri.
Kalbim, yanacağı yerde yakan birinin eseri.

Aşk kadar cesaretim vardı.
Dahası var mı?

Biliyorum,
Ne kadar kalırsa kalsın terkedişler hep aleladeydi.

24 Şubat 2017 Cuma

Mübrem


Deliler gibi aşık olduğunda gözün hiç bir şeyi görmüyor. Aldatıldığını, aranızdaki üçüncü kişinin hatıralarını, güvendiğin adamın aslında yalancının teki olduğunu, senin gözlerine bakarken kalbinin başka bir kadına ait olduğunu.. Hatta sevdiğin adamı bile görmüyorsun. Sadece sen ve aşkın varmış gibi hissediyorsun. Aslında aşık olduğun adamı görebilsen anlayacaksın nasıl aptal yerine konduğunu. Ama sen sanıyorsun ki; "benim aşkım ikimizinde kalbini besler".

Sonra bir gün terkediliyorsun. Yine anlamıyorsun hiç sevilmediğini, sevdiğin adamın kalbinde başkası olduğunu.. Sen sanıyorsun ki, seni özleyip geri dönecek. Çünki biliyorsun, onu senin kadar kimse sevemeyecek. Umutla beklemeye başlıyorsun, günlerce, aylarca, yıllarca.. Çok geç olduğunda meselenin "onu senin kadar kimsenin sevemeyecek" olması olmadığını anlıyorsun. Mesele onu kimin daha çok sevdiği değil, mesele onun kimi daha çok sevdiği.

Ne yazık ki böyle durumlarda pek fazla şıkkın olmuyor. Ya ağlaya ağlaya dolabındaki en kısa elbiseyi arıyorsun ya da intihar ediyorsun. Gerçi ilk şık da bir tür intihar yöntemi. Hangi şıkkı seçersen seç kendinden nefret eden, aldatılan, ziyan olan sen oluyorsun.

Bunların hepsi silemediğimizde karaladığımız için başımıza geliyor. Silemiyorsan karalamayacaksın. Silemiyorsan, yakacaksın. Yakacaksın ki izi kalmayacak.

Yakarken de yanmayacaksın.

Bazı sonlar başından bellidir, anlamak istemezsin.
Bazı sonlar kaçınılmazdır, sadece ertelersin.

17 Şubat 2017 Cuma

Aşkım Hatırına Beni Hatırla


Herkesle anlaşabilecek biriyim, yeter ki isteyeyim. Ama ödüm kopuyor yerini dolduracaklar diye. Sana benzeyen birini görsem kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyor.Bir yandan seni hatırlamaktan korkuyorum, bir yandan olmayan seni kaybetmekten. 

Biz dağılmış bir aileyiz, ben senin yerini nasıl doldurayım?


Giderken kalbimin ortasına kocaman bir taş attın. Ve ben o günden beri bulanığım. Durulamıyorum, yolumu kestiremiyorum. Kendimi yokluğuna adamış durumdayım, senden çok uzakta olsam bile kendimi sana ait hissediyorum. 


Yangını dindirmek için önce yokluğu dindirmek gerek. Hüzünler gelip geçer belki ama duygularda bırakılan hasar geçmez, koca bir boşluk olarak kalır. Bunları göze alarak sevmiştim ben seni. 


Benimleyken canımın en içiydi. Şimdi ise kimsenin doldurmasına izin vermediğim boşluğun canımın en içi.


Eğer bugün elimi tutuyor olsaydın, üçüncü yılımızı kutluyor olacaktık.. Ellerini tutmayı bırak, o yeşil gözlerine ancak fotoğraflarda bakabiliyorum. Sen yoksun ama ben hayatıma girdiğin günü 'ağlayarak, iyiki diyerek' kutluyorum. 

Bana ağlayınca bile geçmeyecek acılar bıraktın.

Ben unutmaya kıyamazken;

Aşkım hatırına, beni hatırla.

17.02.2017