24 Şubat 2017 Cuma

Mübrem


Deliler gibi aşık olduğunda gözün hiç bir şeyi görmüyor. Aldatıldığını, aranızdaki üçüncü kişinin hatıralarını, güvendiğin adamın aslında yalancının teki olduğunu, senin gözlerine bakarken kalbinin başka bir kadına ait olduğunu.. Hatta sevdiğin adamı bile görmüyorsun. Sadece sen ve aşkın varmış gibi hissediyorsun. Aslında aşık olduğun adamı görebilsen anlayacaksın nasıl aptal yerine konduğunu. Ama sen sanıyorsun ki; "benim aşkım ikimizinde kalbini besler".

Sonra bir gün terkediliyorsun. Yine anlamıyorsun hiç sevilmediğini, sevdiğin adamın kalbinde başkası olduğunu.. Sen sanıyorsun ki, seni özleyip geri dönecek. Çünki biliyorsun, onu senin kadar kimse sevemeyecek. Umutla beklemeye başlıyorsun, günlerce, aylarca, yıllarca.. Çok geç olduğunda meselenin "onu senin kadar kimsenin sevemeyecek" olması olmadığını anlıyorsun. Mesele onu kimin daha çok sevdiği değil, mesele onun kimi daha çok sevdiği.

Ne yazık ki böyle durumlarda pek fazla şıkkın olmuyor. Ya ağlaya ağlaya dolabındaki en kısa elbiseyi arıyorsun ya da intihar ediyorsun. Gerçi ilk şık da bir tür intihar yöntemi. Hangi şıkkı seçersen seç kendinden nefret eden, aldatılan, ziyan olan sen oluyorsun.

Bunların hepsi silemediğimizde karaladığımız için başımıza geliyor. Silemiyorsan karalamayacaksın. Silemiyorsan, yakacaksın. Yakacaksın ki izi kalmayacak.

Yakarken de yanmayacaksın.

Bazı sonlar başından bellidir, anlamak istemezsin.
Bazı sonlar kaçınılmazdır, sadece ertelersin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder