25 Nisan 2017 Salı

Kendini Tedavi Etme Yöntemleri


Önce o kalbini yerinden çıkarıp kilitli bir sandığa koy, o orada ağlayıp sızlasın. Yoksa çok saçmalayıp ilerde pişman olacağın hatalar yaparsın. Canın yanarken kalbini dinlersen, ilerde kendinden nefret etmene sebep olacak pişmanlıklara imza atarsın. Bu yüzden kalbini bir süre dinleme.

Acını zamana bırak, kendini değil. Kendine acıyarak boşa geçireceğin zamanı, acıdığın huylarını değiştirmekle harca. Kendine bugüne kadar başlamak isteyip başlayamadığın bir meşgale edin. Aşk romanları değil, kişisel gelişim kitapları oku. Onun sevdiği şarkıları dinlemeyi bırak. Acaba bunu kimin için dinliyordur diye düşünüp irdeleme. Gidenin yokluğuyla başa çıkmaya çalışırken acıya aşık olma. Onun sevdiği şeyleri sevmekten vazgeç. 


Çok uğraşıp didinip istediğini elde edemediğinde kendini çaresiz ve yıkılmış hissedebilirsin. Olsun. İçine kapanabilirsin ya da tam tersi kendinle konuşmaya başlayabilirsin.  Herkes hayatının bir döneminde delirir ya da delirdiğini zanneder. Ve sonra hepsi geçer.

İnsanların seni anlamadığını önemsemediğini düşünüyorsun. Peki önce sen kendini anlayıp önemsemeye ne dersin?

 İnsanlardan kendi içine sığınıp kendini analiz et, anla, ve kavra. Aklından geçen kötü şeyleri diline getirme. Kendini cezalandırmayı bırak. Kendine ve potansiyeline inan. 

Acını başkasının kollarına atlayıp geçiştirmeye çalışma. Tek başına ayakta kalmaya çalış. Eğer bunu başarabilirsen ayağa kalktığında bir daha kimseye ihtiyaç duymayacaksın.

14 Nisan 2017 Cuma

1138 Günden, Günlüğümden


Gideceğini hissettiğimde bir günlük tutmaya karar verdim. Günlüğümün ilk cümlesi şöyle başlıyor..
" Artık ikilemde kalmaktan yoruldum. Ne sevgili gibiyiz ne de arkadaş. Ona açılırsam en fazla ne olabilir ki! En kötü ihtimal onu kaybederim ve zamanla unuturum."

Cesaretimi toplayıp sana açıldığımda sadece 18 yaşındaydım. Şimdi ise 22 yaşındayım. Seni kaybettim. Zaman geçti. Unutamadım.

Başlarda çok ağladım. "Seni seviyorum" diyen adamın "benim sevme duygum yok!" demesini aklım almadı. Sadece kafanın karışık olduğunu düşündüm. Beni gerçekten terk edip gittiğini idrak edemedim. Hayatımda ilk defa dua ederken haykırarak ağladığımı gördüm. Biraz zaman geçtikten sonra sırf dualarım kabul olmuyor diye inancımı kaybettim. Sürekli içmeye başladım. Sarhoş oldum, tanımadığım insanlarla dans ettim. Seni saatlerce insanlara anlattım. Kendimi senin yerine koyup bana birde oradan baktım. Sırf mantıklı bir cevap bulabilmek için senin gibi düşünmeye çalıştım. Çok özledim. Okulunun önüne gelip seni saatlerce bekledim. Gelmedin. Belki karşılaşırız diye mahallene bile geldim. Fotoğraflarına bakıp ağladım. Kendimi öldürmek istedim. Eve kapandım. Hani kızlar depresyona girince saçlarını kestirir ve her şey değişir ya. Ben iki kere saçımı kestirdim, altı kere saçımı boyattım hiç bir şeyi değiştiremedim. Okuduğum kitapta seni buldum. Kitabı kapattım. Korku filminde bile sana ağladım. İnsanlara karşı tahammülsüzleştim. Çok kavga ettim. Her gün fal baktırmaya başladım. Tırnaklarımı boğazıma geçirdim. Gittiğini kendime böyle kabullendirmeye çalıştım. Beceremedim. Kafamı duvarlara vurdum. Tüm bunlar olurken hala aptal gibi dönmeni bekliyorum tabi. Çünkü sen benim yansımamdın ve böyle güzel bir şey bu kadar kolay bitemezdi. Bu bir şaka olmalıydı.


Sonra doğum günümde beni hiç sevmediğini, eski sevgilini unutamadığını öğrendim. Bana bakarken aslında beni değil onu gördüğünü öğrendim. Ve birde seni unutabilmem için başka ortamlara girmem gerektiğini söylediğini öğrendim. Bende bu harika tavsiyenden sonra gittim senin gibi yeşil gözleri olan bir adamla.. 


Aynanın karşısına geçtim, önce gülme krizine girdim sonra ağlamaktan kendimden geçtim. Tüm bunlar olurken öyle korktum ki delirdim diye düşündüm. O gün kendimden nefret ettim. Her şeyin bir yalan olduğunun farkına ancak varabildim. 

Bunca şeyi yaşarken hala sana yazmaya devam ettim. Her gece Pera-biri vardı şarkısını bıkmadan ağlayarak dinledim. Sevdiğin şeyleri sevmekten vazgeçmedim. Kendi kendime konuşmaya başladım. Bir kaç kere yolda karşılaştık, her seferinde gözden kaybolana dek seni izledim. Arkanı dönüp bana koşarsın diye bekledim. Gelmedin. Benim gençliğim gitti sen gelmedin. Beni neden sevmediğini düşünürken delirdim. Bazı şeylerin farkına varmak yine de beni aşkımdan vazgeçirmedi.

Ve biliyor musun bir daha hiç arayamayacağım numaranı hala silemedim.


10 Nisan 2017 Pazartesi

Karşında Diz Çöker Ağlarım




Senden sonra kimseye güvenmedim. Hatta içimdeki sana güvenip inanmamı sağlayan masum saf kız çocuğunu tırnaklarımla kazıyıp attım. Senden sonra beni seven insanları üzmekten zevk aldım. Sana olan hıncımı başkalarından çıkarttım. İnsanları kırıp dökerek beni sevmelerini sağladım, canlarını yakmaktan haz aldım. Kimseye boyun eğmedim. Hayatı hem onlara hem kendime zehir ettim. Sanki sevilmeye hakkım yokmuş gibi hırçınlık yaptım. Kendimi tanıyamayacak hale getirene kadar yıprattım. 


Biliyor musun, bir daha aynı şeyleri yaşamamak için lafımı sakınmadan canımı yakanın canını okurum. Kırar döker ziyan ederim. Harcarım. Gerekirse parça pinçik ederim. Talan eder yangına çeviririm. Herkese bağırıp çağırırım.
Ama senin karşında diz çöker ağlarım.

7 Nisan 2017 Cuma

Belki Okursun Diye


Seni sana yazıyorum, kimseden böyle naif okuyamazsın kendini. Katledişini sevgi dolu anlattım sana. 'Bak böyle böyle ağlatmıştın beni, ama teşekkür ederim yaşattığın her acı, olduğun her saniyeye değdi' dedim. Hiç okumayacağın kokulu defterlere anlattım bizi. 

Biliyor musun, seni anlattığım her adam hayranlıkla baktı bana. 'Bir kadın nasıl bu kadar tapar bir adama?' diye sordular. Seni kıskandılar. Tüm bunlardan hiç haberin olmadı senin tabii. 

Sana 'ne kadar şanslısın, seni ölene kadar karşılıksız bir aşkla sevebilecek bir kadına sahipsin' demeyeceğim. Öyle anlıyorum ki kusurlu biriyim ben. Sevilebilecek biri değilim. Yoksa neden gidesin ki, değil mi canımın içi?

Eğer hala seni sevdiğimi bilseydin. Korkardın. Deli ve takıntılı olduğumu düşünürdün. Hayır sevgilim, ben sadece aşkına sadık bir kadınım. Tüketim çağındayız diye filmler gibi şarkılar gibi aşkıda tüketecek değiliz ya. Eski kafalıyım ben. Ne de olsa dokunmadan sevdim ben seni, fikrine, gülüşüne aşık oldum.

Hiç bir zaman bitmeyecek bu sadakatim. Elimde kalanlardan bile fazlasını yitirmek uğruna hep, içinde kaybolan yüreğine sadık kalacağım. Ne pahasına olursa olsun ben hep o yeşil gözlerde tutsak kalan mutsuz kadın olacağım.

Ne yazık, sevdiğim adam hakkında bir günlük tutmak isterdim. Ama sevdiğim adama olan aşkımın derinliğini kaybettikten sonra fark ettim. Bir kaç gün ardından yas tutarım ve hayatıma devam ederim diyordum. 

Yokluğunu bir zamanlar hayran olduğun sesimden dinlemek istersen, beni bıraktığın defterde seni bekliyor olacağım.

3 Nisan 2017 Pazartesi

Bir Kadın Bir Adamı Bu Kadar Nasıl Sevebilir?


Uzun zaman sonra fotoğraflarına baktım. Dakikalarca, saatlerce... Yine o yeşil gözlerde attı kalbim. Kalbim, sanki bana geri dönmüşsün gibi heyecanla çarptı. 

Sonra aşık olduğum her ayrıntına uzun uzun bakmaya devam ettim. Bana baktığın gözlerine, güldüğün dudaklarına, öptüğüm yanağına, tuttuğum ellerine...

 Bir zaman sonra aşık olduğum adamı yeniden görüyor oluşumun heyecanı yerini korkuya bıraktı. Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Sanki denizin kıyısında bembeyaz dekore edilmiş küçük, bahçeli bir ev varmış. O evin içinde çok mutluymuşuz. Hava hep güneşliymiş. Ben sana her hafta sonu musakka pişiriyormuşum. Sende o sırada bahçede çimenlere uzanıp benim için bir kitap okuyormuşsun. Bitirince bana vermek için bizi anlatan yerlerin altını çiziyormuşsun. Sonra aradan yıllar geçmiş, ben o eve yalnız başıma dönmüşüm. O bembeyaz huzur dolu ev yıkık dökük yosun tutmuş duvarlarıyla karşıma dikilmiş.Benim için altını çizdiğin tüm kitaplar paramparça yerlerdeymiş. Kimisi yırtılmış kimisi yanmış. Dışarıda bu evdeyken hiç tanık olmadığımız şiddetli bir yağmur varmış. Dışarı çıkıp yağmur taneleri kadar ağlamışım senin oturup bana gülümsediğin yerde. Bu tanıdık ev, bu bahçe artık yabancıymış. Korkuyormuşum.

Sanki o tanıdığım, aşık olduğum adam aslında yabancı bir elmiş. Ya da yokluğunda çektiğim ızdırap yüzünden gözlerinde bulduğum huzurdan korkuyorum, bilmiyorum. 

Bak ben ölüyorum. Bunu uzun zaman sonra fotoğrafların bakıp, kalbimin deli gibi çarpışından anladım. Bunları düşünürken farkında olmadan kafamı duvarlara vurduğumu fark ettim. Sen gittin. Ben bunu bir türlü kabullenemiyorum. Başka bir kadına aşık olduğunu, beni onun yerine koymaya çalıştığını, zerre kadar sevmediğini, ben burada bu haldeyken senin umursamayışını.. Bunları kabullenemiyorum. 

Hiç bir zaman bitmeyecek bu delilik. Artık kendime hayret ediyorum. Soruyorum kendime;

'Bir kadın bir adamı bu kadar nasıl sevebilir? Tüm olanlara rağmen nasıl?'